İTALYA; (PUGLIA) - Bari, Polignano a Mare, Monopoli, Alberobello, Lecce, Ostuni

Yarim Haziran; Haziran'ın başındayız, çizmenin topuğundayız, Puglia’dayız, gerçek İtalya’dayız!

Kışın sert geçtiği evde televizyon başında seyahat videoları seyrettiğimiz bir Pazar günü, Mehmet Demirkol’un Galaksi rehberi adlı Youtube kanalının konuğu Ayhan Sicimoğlu’ydu, Mehmet Demirkol “Ayhan ağabey o kadar yer gezdin, sence en güzel yer en güzel bölge neresi” diye sordu. Ayhan Sicimoğlu cevap verdi “Puglia”.

Bu seyahatin fikri böyle doğdu, Ayhan Sicimoğlu’nun “Puglia” cevabı aşağıdaki anılara sebep oldu.

(İtalya’daysanız ve hava sıcak ise Aperol Spritz ile serinleyeceksiniz.)

ÇİZMENİN TOPUĞUNDAYIZ;

Ankara’da evden gece 01’de çıktık, İstanbul – Bari uçuşumuz ise 07.00’deydi, İtalya ile aramızdaki bir saatlik fark nedeniyle uçağımız 07.45’de Bari’ye indi. (İki şehir arasındaki seyahat süresi 1.45 dakika)

PUGLİA İÇİN NASIL BİR PROGRAM YAPMALI;

Gerçek İtalya olarak adlandırılan ve turizmin olumsuz etkisine aşırı derecede maruz kalmayan bu bölgeyi hakkıyla gezmek istiyorsanız en az 5-6 günlük bir program yapmanız gerekiyor.

Biz de öyle yaptık. 6 günlük bir program ile irili ufaklı tam 11 kasaba ve şehri gezdik.

BARİ’de ARAÇ KİRALAMA;

Avis firmasından internet üzerinden rezervasyonumuzu yaptırdık. Volkswagen T-Roc marka bir araç için 6 günlüğüne 420 Euro ödedik. Artık alıştığımız bir teklif ile yine karşılaştık, önce günlük 40 Euro’ya full bir kasko teklifinde bulundular, istemediğimizi söylediğimizde, bu güne özel 14 euro’luk bir sigorta paketi var diyerek şanslarını zorladılar, bunu da kabul etmedik. MG Marka Benzinli bir araç ile yola çıktık.

Bu sigorta işi aslında önemli, çünkü en ufak bir çizikte küçük bir kazada kayda değer bir bedel ödemek zorunda kalabiliyorsunuz. Biz almadık! Takdir sizin.

Araç kiralamadan trenle otobüsle ile bu bölgeyi hakkıyla gezebilmek bence imkan dahilinde değil,  bu coğrafyada arabanız yoksa sadece Bari’den bir iki bilinen sahil kasabasına gittiğinizle kalırsınız!!

PUGLİA’DA KONAKLAMA;

İlk başta dört kişilik bir program yapmıştık, ama bir arkadaşımızın son dakika önemli bir işi çıktı ve üç kişi yola çıktık. Son 5-6 seyahatimizde olduğu gibi, bu seyahatimizde de ev kiraladık. Kiraladığımız ev bir dağ (Turilli) evi idi, 5/6 dönümlük bir araziye sahipti, Meyve çam ve zeytin ağaçları içerisinde son derece konforlu temiz ve müstakil bir yapıydı. Monopoli’ye 10 km uzaklıkta Impalata bölgesinde bir Turilli evi.

Rezervasyonu Booking.com üzerinden yaptığımız evin sahibi, Katerina adlı genç bir kadın ve annesiydi. Teslim aşamasında karşılaştığımız bu insanlar son derece samimi, içten ve ilgiliydiler. Çevre ve gezilecek yerler, yeme-içme mekanları hakkında harika önerilerde bulundular.

Şimdi bu satırları yazarken şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Konaklama konusunda 10 numara bir tercih yapmışız. Sadece 6 kişilik evde 3 kişi konakladığımız için maliyet biraz arttı, artık onu da evin konforuna saydık. Üç yatak odalı iki banyolu bu Turilli evi için 5 geceliğine 940 Euro ödedik. Böyle bir evde günlük 185 euroya birde 6 kişi kalıyorsanız konaklama için ödeyeceğiniz tutar 30 euro civarında olacak (çok uygun değil mi?)

VE TATİL BAŞLIYOR;

Aracımızı teslim alarak (eve giriş saati 16 olduğundan bizde zaman kaybetmek istemediğimizden) hemen Matera’ya doğru yola çıktık.

Bari – Matera arası 75 kilometrelik bir mesafe.

MATERA;

60 bin nüfuslu güney İtalya’da bir il. Taş devrinden beri yerleşim olduğu söyleniyor. Yapıların çoğu tıpkı Kapadokya gibi kayalar oyularak yapılmış.

(Matera)

1800’lerde evlerde tuvalet olmadığı için birçok kişi sıtma hastalığına yakalanmış, şehirde evler boşaltılmış, 1950’ler de yeni evler yapılmış.Sassi di Matera denilen Tarihi bölge iyi korunmuş, bu bölgenin tamamı gezilmeli, birkaç saat içerisinde gezilebilecek bir alan, bu alan içerisinde hizmet sektöründe faaliyet gösteren küçük şirin işletmeler ve küçük birkaç odalı turistik tesisler var.

Bu turistik ve tarihi bölgenin dışında Matera’da günlük yaşamın devam ettiği bölgeyi gezmedik.

Matera Puglia bölgesinde görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Eğer sabah erken gidebilirseniz, vadideki asma köprüden geçip tarihi şehri karşıdan görebileceğiniz tepeye çıkıp harika fotoğraflar çektirebilirsiniz.

Bu size tavsiye ettiğimi, öğle sıcağında bizim paçamız yemedi. Yol yorgunuyduk, şehrin tarihi bölgesindeki dar sokakları gezdik, taş evleri ilginç kiliseleri inceledik fotoğraflarını çektik ardından da birer kadeh şarap ile küçük bir şeyler atıştırdık ve Matera’ya veda ettik.

Matera’ya girişte büyük bir market görmüştük, (İderkoop), altı gün konaklayacağımız eve gitmeden (çünkü kalacağımız ev kırsaldaydı ve çevresinde büyük ve hesaplı bir market var mı bilmiyorduk) buraya uğradık. Ardından da Monopoli yakınlarında Impalata bölgesinde yer alan kiraladığımız eve doğru yola çıktık.

Market ve alışveriş demişken, eskiden hep gelir düzeyimiz düşük ama Türkiye’de hayat ucuz diye kendimizi teselli ediyorduk. Matera girişindeki süpermarkette dolaşırken ülkemizde meyve ve sebze hariç her şeyin çok ama çok pahalı olduğunu anladık. (Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında!)

IMPALATA;

Zeytin ve Çam ağaçları, daha çok kiraz olmak üzere her türden meyve ağaçlarının bulunduğu yemyeşil bir coğrafya.

Issız ve sessiz olmasına rağmen harika restaurantlar bulunuyor. 50/60 santimlik doğal taş duvarların çevrelediği 5-10 dönümlük araziler içerisinde bölgeye özgü Turilli evlerinin olduğu muhteşem bir coğrafya.

(İtria vadisinde böyle binlerce ev yer alıyor.)

Konaklama açısından harika bir lokasyonda gezmeyi düşündüğümüz kasaba ve şehirlere (Matera ve Lecce hariç) 10-15 km’lik mesafe de bulunan Impalata yüksek rakım nedeniyle esintili ve serin bir bölgeydi. İlk gün akşam yemeği için, ev sahibimizin önerisi ile konakladığımız eve 2 km mesafede yer alan La Mia Terra restaurantta gittik. Hava serin olduğu için biz içeride oturduk ama harika hatta muhteşem bir bahçeye sahip, kesinlikle tavsiye ederim, çok temiz, yemekler leziz, garsonlar saygılı ve ilgili, fikir olsun diye fiyatlar hakkında bilgi vereyim. Pizzalar 5,50-13 euro aralığındaydı, Makarnalar 10 euro, şaraplar ise 13-30 euro civarındaydı. Bu seyahatimizdeki en şık ve en leziz restaurant La Mia Terra idi. (La Mia Terra’nın menüsünde deniz mahsulleri de bulunuyor).

 

(La Mia Terra restaurant, içi de bahçesi kadar şık)

 

LECCE; (2.GÜN)

Monopoli yakınlarında Impalata bölgesinde bulunan evimizdeki kahvaltının ardından Lecce’ye yola çıktık.

Bu seyahatimizdeki en uzun mesafeydi. Yaklaşık 110 km, okuduğum birçok yerde Lecce için güneyin Floransa’sı yakıştırmasına rastlamıştım. Floransa’yı da gören birisi olarak sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, bu biraz abartı !!!.

Lecce Güney İtalya’nın en büyük şehirlerinden birisi, taş binaları tarihi geçmişi ile görülmesi gereken bir kent. Biz de öyle yaptık ve gördük 🙂 . Lecce’ye haksızlık yapmamak için şunu da eklemek isterim. Gerçekten çok gösterişli yapılar var, birkaç saat içerisinde bir şehri, hem de böylesine tarihi geçmişi olan bir şehri anlamak ve sindirmek çok kolay değil, yarım günlük bir tur ile bir turistin yapabileceği etkinlikler, çevreyi gezmek, yemek yemek, bir şeyler içmek, fotoğraf çektirmek oluyor.

Lecce bu mütevazi taleplere fazlasıyla karşılık verecek bir şehir. Aracımızı Lecce tren istasyonu önündeki otoparka bırakarak tarihi sokakları ve şehrin ana merkezini gezdik, birkaç saat içerisinde ne yapılabilirse onu yaptık, dar tarihi bir sokakta hoş bir mekanda öğle yemeği yedik, burada yediğim Panini (sandviçin) içerisindeki Mozzeralla bugüne kadar yediğim en lezzetli Mozzerallaydı, ardından Piazza del Duomo meydanını, Basilica di Santa Croce’yi, yine Duomo meydanı içerisinde yer alan tarihi tiyatroyu, Piazza Sant Oronzo meydanını (burada akşam düzenlenecek bir etkinlik için hazırlık yapılıyordu) gördük, ardından da Monopoli’ye doğru yola çıktık eve dönerek biraz dinlendik akşam ev sahibimizin önerisi ile Monopoli’deki Pizzeria Il Guadniboglio adlı Pizzeria&Cucina’ya gittik. Üç kişi makarna ve pizza yedik, salata söyledik ve bir şişe şarap içtik kişi başı 25 euro hesap ödedik. Monopoli için tavsiye edebileceğim iyi bir restaurant.

 

OSTUNİ; (3.GÜN)

Adriyatik kıyısından 8 km içeride, denizden yaklaşık 220 metre yüksekte bir tepenin üzerine kurulu etrafındaki ovada Zeytin ve Üzüm bağları yer alıyor. İtalya’nın en çarpıcı şehirlerinden birisi olduğu söyleniyor.

Ostuni Yunanca Yeni Şehir demekmiş, (pekte yeni değil ama).

Şehrin girişindeki açık otoparka aracımızı bıraktık (bütün gün 7 euro), Ostuni’yi gezmenin iki yolu var, birincisi tabanlarınızla ikincisi ise Uzakdoğu da Tuk-tuk bizde ise Arçelik olarak bilinen minik üç kişilik motosiklet ile, biz duygusal sebeplerle ilkini tercih ettik.

 

30 bin nüfuslu Ostuni’de bir o kadar da turist vardı :). Şaka bir yana bayağı hareketli ve kalabalıktı, Parco Dune Costiere şehirdeki en gösterişli tarihi yapı, etrafındaki kafeteryalar ve restaurantlar çok kalabalık, ama burada oturup bir şeyler yemek-içmektense küçük dar sokaklardan ilerleyerek hareketli dükkanlara bakarak zirveye çıkın ve Adriyatik denizini aşağıdaki verimli ovayı seyredeceğiniz bir kafeye oturun. Öneri; Taverna Della Gelosia!

 

(Taverna Della Gelosia)

Ostuni tıpkı Yunan adalarına benziyor, bütün evlerin beyaz olması nedeniyle İtalya’nın İncisi diye biliniyor.

Puglia bölgesinin en turistik kasabalarından-şehirlerinden birisi, Ostuni’deki yemek ve içecek fiyatları bu bölgenin biraz üzerinde, sebep belli çok turistik!

Düşündüğümüzden daha erken biten Ostuni turumuzun ardından dönüş yolunda eve gitmeden program haricinde başka görebileceğimiz bir kasaba var mı acaba fikri ortaya çıktı. Bu fikir bizi Conversano’ya götürdü.

 

CONVERSANO;

İtalya’nın Puglia bölgesinde bir turist olarak en canımızı sıkan şey siesta oldu. 14.00-19.00 saatleri arasında neredeyse bütün dükkanlar kapalıydı hatta yeme içme mekanları bile, bu durum sokakların ıssızlığı hizmet alabileceğiniz mekanların ise sınırlı olmasına yol açtı. Saat 16-17 civarında gittiğimiz Conversano’da siestayı iliklerimize kadar hissettik.

 

Ama iyi ki gittik, sürekli aynı şeyi söylüyorum ama burası da çok tarihi bir kasaba, 25 bin civarında nüfusu var, Old Town olarak adlandırılan bölgeyi ve surların içerisinde yer alan sokakları gezdik, hemen kalenin yanı başındaki parkta soluklandık, birer soğuk Aperol Spritz içtik ve bir günü daha bitirdik. Conversano’da dolaşırken kendimi Anadolu’da ramazan ayında bir kasabada geziyor zannettim, neden mi ? Çünkü her yer kapalıydı.

ALBEROBELLO; (4 GÜN)

Bugün için kahvaltıdan sonraki planımız İtria vadisi içerisinde yer alan dört kasabayı gezmekti. Evden çıkmadan bir program yaptık sıralamamız şu şekildeydi. Alberobello, Locorotondo, Cisternino, Martina Franca (bu dört kasabanın en büyüğü Martina Franca’ydı)

Alberobello Puglia bölgesinin en bilenen, en özgün, en turistik ve en farklı kasabası!

Sabah erken saatlerde gitmenizi tavsiye ediyorum zira çok kalabalık oluyor, aracımızı kasabanın girişindeki hastanenin otoparkına bıraktık (ücretsiz) ve Alberobello’yu dolaştık.

Geçmişi 1400’lü yıllara dayanan Alberobello’nun ilginç bir hikayesi var.

Vergi memurlarının şehirleri gezerek ev vergisi topladığı yıllarda, kuru taş tekniği ile yapılan bu Trulli evleri vergi memurları gelmeden sökülüyormuş, ardından da kısa bir sürede yeniden inşa ediliyormuş.

Tek konik çatıya sahip olan yapıya Troli (toroli), birden fazla konik çatısı varsa Trulli (turuli) evi deniliyor. İtria vadisi içerisindeki şehirlerin, köylerin tamamında bu teknik ile inşa edilmiş evlere rastlıyorsunuz, bu durum ortaya müthiş bir görüntü çıkarmış.

Trulli evlerinin binlercesinin bir araya geldiği 11.000 nüfuslu Alberobello daha önce gördüğümüz hiçbir yere benzemiyordu.

Bu yapıların bu şekli ile aslına sadık kalınarak modern çağa, günümüze ayak uyduracak şekle getirilmesi ne büyük güzellik.

Trulli evleri Unesco Dünya korunması gereken miras listesinde yer alıyor. Alberobello’ya en az yarım gün ayırarak doyasıya gezin diyorum.

Alberobello’dan sonra Locorotondo ve Cisternino’ya ardında Martina Franca’ya gittik.

 

LOCOROTONDO;

Bu kasabanın özellikle Instgram’da dron ile çekilmiş birkaç videosunu görmüş ve büyülenmiştim. Birkaç saatlik bir ziyareti hak ediyor, tıpkı Ostuni gibi bütün evler bir tümseğin etrafına sıralanmış ve hepsi beyaza boyanmış.

Locorotondo için şunu söyleyeceğim; Onu uzaktan görmek, sokaklarını gezmekten çok daha keyifli!

 

CİSTERNİNO;

Locorotondo’dan daha sönük, zaten bu kasabalar birbirine o kadar yakın ki, birinden çıkıp neredeyse 5-10 dakika sonra bir diğerine varıyorsunuz.

Özel olarak gitmeye değmez, ama yol üzerinde, görülmeye değer düşüncesindeyim.

MARTİNA FRANCA;

Puglia’da ki 4.günümüzde gezdiğimiz en büyük şehir Martina Franca’ydı. Madem bu bölgeye Ayhan Sicimoğlu’nun tavsiyesi ile geldim, bari onun gömleklerine, tişörtlerine benzeyen bir şey alayım diyerek kendime bir tişört aldım. Akşam eve döndüğümüzde kızım görüntülü olarak aradığında, Aaaaa baba tişörtün Ayhan Sicimoğlu’nun tişörtlerine benziyor deyince, hedefi 12 den vurduğumu anladım.

(Martina Franca; Büyük bir yerleşim yeri olmasının avantajı ile (bize) daha hareketli daha heyecanlı bir kasaba-şehir gibi geldi.)

Kilisesi, tarihi meydanı, mağazaları, restaurantları, kafeleri ile keyifli zaman geçirebileceğiniz bir Puglia kenti.

Bu coğrafyayı geziyorsanız uzakta(da) değil diyerek uğramanızı tavsiye ediyorum.

Bir günde dört farklı kasaba-şehir gezince günü bitirdik, yorulduk ve eve dönerek, önce biraz soluklandık, ardından da daha önce notlarımda yer alan Adriyatik kıyısında konakladığımız eve 16 km mesafede yer alan Braceria Sabatelli adlı restauranta gittik (Bildiğiniz şiş kebapçı).

 

Aslında ikinci günümüzün akşamında gittiğimiz bu mekan doluydu ve bizi kabul etmediler, bizde Monopoli’de yer alan ev sahibemiz Katerina’nın tavsiye ettiği Pizzeraia’ya gitmek zorunda kaldık (yukarıda anlattığım mekan) üçüncü günde kapalı olduğunu ve hizmet vermediklerini söylediler bizde tatilimizin 4.gününe denk gelen Cuma için rezervasyon yaptırdık.

Mekana vardığımızda (Saat 20.00) çok kalabalık değildi, fakat bir saat sonra bütün masalar dolduğu gibi insanların ekmek arası paket yaptırmak için sıra beklediklerine şahit olduk, hepsinden denedik, dana carpaccio, steak şiş, tavuk kanadı ve kuzu şiş, hepsi başarılıydı. Özellikle Kuzu Şiş harikaydı. Kesinlikle tavsiye ediyorum.

Monopoli’ye 7-8 km mesafede yer alan Braceria Sabatelli adlı bu mekanı bir akşam yemeğinde ziyaret edin, hiç pişman olmayacaksınız. Önemli Not; Mutlaka rezervasyon yaptırın aksi takdirde yer bulmanız biraz zor olabilir. Fiyat Bilgisi; Kuzu Şiş 500 gr 14 euro, Dana Şiş 10 euro, Tavuk Şiş 500 gr 10 euro, yarım litre ev şarabı 3,50 euro. Türkiye’de şu anda kasaptan pişmemiş eti bu fiyata alıyoruz diyerek konuyu sonlandırayım. (yukarıda söylediğim gibi ülkemiz artık her konuda çok pahalı)

 

BARİ; (5.GÜN)

Aslında tatilimizin altıncı ve son gününde gününde evde kahvaltı yaparak valizlerimizi toplayıp Bari’ye gitmeyi şehri gezmeyi ardından da havalimanına geçerek tatilimizi sonlandırmayı planlamıştık. (Uçağımız 20.45’deydi).

Kiraladığımız evi teslim aldığımız gün, ev sahibesi olan hanımefendi isterseniz son gün evden geç çıkabilirsiniz demişti. Nurşen (eşim) bence Bari’yi son güne bırakmayalım, Puglia’daki son günümüzde bu keyifli evde vakit geçirelim buradan da direkt havalimanına geçeriz, Ankara’ya 04’de varacağız bu sayede fazla yorulmamış da oluruz fikrini ortaya attı ve bu fikirde aklımıza yattı.

5.Gün Polignano a Mare ve Monopoli’yi gezecektik, o güne Bari’yi de ilave edince evden erken ayrıldık ve Bari’ye doğru yola koyulduk. (Bu değişiklik biraz daha yorgunluk ve fazladan 60-70 km yol demekti)

 

Bari Güney İtalya’nın Napoli’den sonraki en büyük şehri, aynı zamanda büyük bir limana sahip, ama bizdeki liman kentlerine hiç benzemiyor, liman çevresine vardığımızda açıkçası çok şaşırdık şehrin içerisindeki (Cumartesi olduğundan herhalde çok da kalabalıktı) plajda insanlar deniz keyfi yapıyordu. Deniz tertemiz, plajlar ücretsiz, insanlar havlularını plaja sermişler, şemsiyelerini ve biralarını açıp limanın yanı başındaki plajda eğleniyorlardı. Bizdeki liman kentlerini büyük şehirleri düşünüyorum da, bu biraz hayal gibi geliyor. (Sebep çevresel etkenler)

Arabayı park edebilmek için biraz zorlandık, büyük seyahat gemileri limana kayda değer turist indirmişler herhalde diye düşündük, zira turistik merkez oldukça kalabalıktı. Tarihi merkezi gezdik, burada bir düğüne rastladık ve oldukça eğlendik, Oreccihette (Orekkiyette) yapan kadınları seyrettik, satın aldık, (hatta son gün evde pişirerek tadına da baktık). Oreccihette İtalyanca kulak memesi demekmiş.

Kentin ara sokaklarını gezerken insanların minik basit işletmelerin önünde bağıra çağıra sohbet ettiklerini, bira içtiklerini gözlemledik. Bari kalabalık ve büyük olmasına rağmen, derli toplu bir şehir (özellikle turistik bölgesi) bu sebeple en az yarım gününüzü ayırın pişman olmazsınız düşüncesindeyim.

THY Bari İstasyonunda çalışan bir arkadaşımızdan yemek için tavsiye istemiştik, gittiğimiz ilk mekandan (dolu olduğu gerekçesiyle) geri dönmek zorunda kaldık.

Bari’de yaşayan bir dostun tavsiyelerini buraya yazayım takdir sizin; Pizzeria Enzo e Ciro lokal bir pizzacı, 14.30-20.00 arası kapalı, Piccinni 28 Bari burası da lokal bir restaurant çeşitli lokal yemekler bulunuyor, Urban I,assassineria kapısından dönmek zorunda kaldığımız makarnacı, Osteria Travi Buco yerel halkın geldiği bir mekan. (Öneriler için teşekkürler sevgili Burak Günay)  İlk gittiğimiz mekanda yer bulamayınca ikinci tavsiyeye uyduk, yine İtalyan lezzetleri denedik, yediğim pizza oldukça başarılıydı. Yemeğin ardından Polignano a Mare kasabasına doğru yola çıktık.

 

POLİGNANO A MARE;

Puglia’nın en gözde iki-üç kasabasından birisi. Ününü Lama Monachile (keşiş bıçağı demekmiş) adlı plajından alıyor, daracık iki tarafında dik kayalıkların ve evlerin yer aldığı, taşlı ve kalabalık bir plaj.

Arabamızı yine tren garının yanındaki otoparka bıraktık. Şehirdeki her şey Lama Monachile’ye göre ayarlanmış, bu plajı seyredebileceğiniz teraslar, bu plajın tamamını gören köprü turist dolu, kalabalık kitle ben buraya geldim demek ve bu durumu belgelendirmek için elinde telefon ile video çekiyor, ya da sevgilisine sarılarak o anı fotoğraflıyor.

Eski şehrin sonunda varılan Terrazza Santo Stefano seyir tepesi mutlaka ziyaret edilmeli.

Bende ünlü Lama Monachile plajında kısa bir süreliğine deniz keyfi yaptım. Yıllardır yurt dışında birçok yere mayomu götürüp kullanmaksızın geri getirmiş olmama rağmen bu cazibeye kendimi kaptırdım.

Polignano a Mare kasabasında Monumento a Domenico Modundo adlı bir heykel bulunuyor. Kentin her ziyaretçisinin neredeyse burada da bir fotoğrafı var. 🙂

Polignano a Mare; Antik Yunan ve Roma tarihinin iç içe geçtiği pastel sokakları, evlerinin beyaz duvarlarına yazılmış aşk şiirleri, küçük çok kalabalık ama sevimli kale içi ile ziyaret eden herkesi kendisine hayran bıraktıracak bir Puglia kasabası. Yanınıza mayonuzu almayı unutmayın:) .

Polignano a Mare’ın küçük meydanında bir kafeteryada oturup soğuk bir şeyler içelim dedik, bu sırada önümüze yaklaşık 10 kişiden oluşan bir orkestra geldi, önce müzik yapacaklar zannettim, Nurşen bence cenaze töreni var dedi. Birkaç dakika sonra gerçekten bir cenaze aracı kilisenin önüne yaklaştı ve ölen kişinin yakınları kiliseden çıkmaya başladı, ardından da ölen kişinin naşı cenaze aracına yerleştirildi.

Daha 2 saat önce Bari’de bir kilisenin önünde neşeli insanlar bir gelin ve bir damat, ardından da bir başka kilisenin önünde bir cenaze töreni ve hüzünlü insanlar! Hayatın iki farklı yüzü!

 

MONOPOLİ;

Küçük korunaklı balıkçı barınağı, maviye boyalı balıkçı sandalları, şirinlik, hareketlilik, lezzet, serinlik, adriyatik esintisi, şık kadınlar, keten gömlekli güneş gözlüklü adamlar, küçük dondurma dükkanları ve keyifli zaman geçirme garantisi.

Bu seyahatimiz boyunca en çok Monopoli’yi sevdik, harika bir kasaba, ilk gün sim kart almak için uğradık, bir akşam yemek için ziyaret ettik ve son kez gündüz gözüyle gezelim, günü ve tatili burada sona erdirelim diyerek son bir kez daha ziyaret ettik.

Sim kart ve internet demişken, bu konuda bilgi vereyim. Bari havalimanında internet paketi alabileceğimiz bir işletme yoktu, Monopoli’de TIM adlı operatörden 100 GB’lık internet aldık (9,50 euro), bir aylık bu paket üç kişinin telefon ve internet ihtiyacını fazlasıyla giderdi. Şu an da Türk operatörlerin yurtdışında günlük konuşma bedeli yaklaşık 300 tl bu da 9 euro yapıyor (güncel kurla). Biz bu bedele 3 kişi 6 gün internet kullandık. Özet; yurtdışında kesinlikle internet paketi alın çok avantajlı.

Neyse tekrar Monopoli’ye dönelim, akşamı gecesi gündüzü her biri bir ayrı güzel, kasabanın iki tarafındaki sahil şeridi herkese ve her keseye hitap eden plajlar ile dolu.

Çok uzatmayayım, evet Alberobello çok özgün çok farklı, çok tarihi ve çok turistik, ama Monopoli bir ayrı güzel, bu seyahatimiz gözdesi bir numarası Monopoli’ydi.

 

SON GÜN;

Son günü kahvaltının ardından Çam ve Zeytin ağaçlarının içerisinde yer alan evimizde (kiraladığımız evimizde, Puglia’da bir ev sahibi olduğumuz düşünülmesin:) ) dinlenerek geçirmeye karar vermiştik. Evden ayrılmadan önce güzel bir Puglia şarabı ile ben bir salata yaptım, Nurşen’de bir gün önce Bari’den aldığımız Oricciette makarnasını pişirdi. Saat 16.30 gibi evi toparlayarak Puglia tatilimizi sona erdirdik.

PEKİ BU SEYAHATTEN NE ANLADIK;

Sicilya’yı da sayarsak altıncı kez İtalya’yı ziyaret etmiş olduk, her bölgesi bir ayrı güzel, çizmeye benzetilen bu kadim ülkenin sanki tamamı koca bir köy, tarihi şehir merkezleri çok iyi korunmuş, doğallık bozulmamış, verimli arazilere sahipler ve bizdeki gibi zeytinleri falan kesmiyorlar, yıllarca bizde gelir seviyesi düşük ama hayat ucuz diyerek yaşadık, artık ülkemiz ucuz falan değil, marketlerde 1 eurodan başlayan şaraplar var, 12 tane birayı 8 euro’ya aldım, et bizden daha ucuz, peynir bizden daha kaliteli ve daha hesaplı, sadece sebze-meyve bizden biraz pahalı, vize sorununuz yoksa deniz tatili için bu bölgeyi düşünebilirsiniz, (Puglia) Avrupa’nın genelinden ve İtalya’nın diğer bölgelerinden daha hesaplı, aşırı turist kalabalığı yok, sanki turizmle yeni yeni tanışıyor ve bu özelliği ile turizmin sevimsiz ve rahatsız edici yönlerini de taşımıyor.

TATİL SONA ERİYOR;

Puglia bölgesinde yer alan İrili-ufaklı 11 adet kasaba ve şehri görme fırsatı elde ettik, bu kadim şehirleri gezdik, lezzetli yemekler yedik ve güzel şaraplar tükettik, Dönüş yolunda kendi kendimize “buraları da gördük” dedik ve bir seyahatin daha sonuna geldik.

Öyleyse her zaman ki gibi “Allah sağlık versin, gezecek kadar da para versin, yeni yerlere gidelim, yeni yerler görelim.”

GEZİ TARİHİ; 04.06.2024 – 09.06.2024

Loading

Information

Find More