Bali İçin Nasıl Bir Program Yapılmalı;
Bali direkt bir uçuş ile bile İstanbul’a çok uzak mesafede yer alan bir ada, seyahat yaklaşık 13 saat sürüyor. Türkiye ile arasında +5 saatlik zaman farkı bulunuyor, gidiş ve dönüşte zaman farkı nedeniyle yıpranıyorsunuz. Bu sebeplerden dolayı en az 8-10 günlük bir programın uygun olduğu düşüncesindeyim.
140 kilometre uzunluğunda 80 kilometre genişliğinde bir ada olan Bali’nin bir çok turistik şehri bulunuyor. Kuta eğlencenin başkenti, Ubud ibadetin pirinç tarlalarının tapınakların huzurun şehri, Seminyak sörf golf ve deniz tatili yapmak isteyenlerin konaklamayı seçtiği bir kent.
2,5 yıl önce yaptığımız ilk seyahat programında 2 gün Seminyak, 5 gün de Ubud konaklama şeklinde bir plan yapmıştık.
Yorucu yıpratıcı geçen bu 2,5 yılın ardından defalarca değişiklik yaptığımız biletimizin uçuş tarihi yaklaştıkça, bizi bir telaş aldı. Zira pandemi nedeniyle birçok şey değişmişti. Kapıda vize, seyahat sigortası ve Covid test sonucu gibi bir takım ek kurallar ekstra masrafa ve uğraşa yol açtı.
Salgının tam olarak sona ermemesi nedeniyle tatilin Seminyak ayağını iptal ederek, sadece Ubud şehrinde 7 gün konaklamalı bir program yaptık. Bu aşamada Covid 19’un ilk kez bir faydasını da gördük. 5 Yıldızlı The Garcia Ubud otelde iki kişi OK günlük 40 Euro ya konakladık.
270 Milyon nüfuslu Endonezya’nın bu turistik egzotik-tropikal adası sadece turizm ve pirinç üretimi ile geçimini sağlıyor.
Pandemi ekonomiye büyük hasar vermiş, zira dükkanların neredeyse yarısı faaliyetini sonlandırmış, ya da bizim orada bulunduğumuz tarihte henüz faaliyete geçmemiş(ti). Bu da konaklama tesislerinde (turist olmaması nedeniyle) çok uygun fiyatlardan yararlanmamıza olanak sağladı.
Bali’nin güneyinde kaliteli tesisler, restaurantlar ve işletmeler bulunuyor. Avrupalı zengin turistler sörf, deniz, golf için daha çok bu bölgeyi tercih ediyor.
Ubud adanın tam orta yerinde yer alıyor. Ulaşım açısından ziyaret etmeyi düşündüğünüz tapınaklara, plajlara ve turistik mekanlara kolay ulaşım imkanı sağlıyor. Bali tatilinde tek bir tesiste konaklamayı düşünüyorsanız bu kesinlikle Ubud şehri olabilir düşüncesindeyim.
Ulaşım demişken, bu adada herhangi bir noktaya yürüyerek gitmeye çalışan kimseyi görmedik, herkesin ama herkesin altında bir motor bulunuyor, eğer motosiklet sürmeyi biliyorsanız çok şanslısınız, zira günlük 4-5 dolara kiraladığınız bir motor ile Bali adasının altını-üstüne getirebilirsiniz.
3000 den fazla tapınak bulunan Ubud şehrinde her evin kendi sunağı var. Evlerin etrafını yüksek duvarlar ve çirkin figürler ile çevirmişler, Şeytanları ve kötü ruhları evlerinden uzak tuttuklarına inanıyorlar.
Caddelerde, sokaklarda, elinde bambudan ve palmiye ağacından yapılmış sepetler taşıyan kadınlara rastlıyorsunuz. Bu sepetlerin içerisinde meyve içecek, daha çok ise pirinç, çiçek, yumurta ve tütsü bulunuyor. O kadar yoğun olarak bu görüntü ile karşılaşıyorsunuz ki, bir süre sonra Bali’de insanların ibadet dışında başka hiçbir şeyle uğraşmadığını düşünmeye başlıyorsunuz. İnsanlar gelirlerinin ve vakitlerinin çoğunu ibadete harcıyorlar. Müslümanlığın hakim olduğu Endonezya’nın tamamından farklı olarak Bali nüfusunun %90’ı Hindu inancına mensup, evlerin dışında avluların içerisinde açıkta banyo yapıyorlar. Belki de bu yüzden daha çok balayı çiftlerinin tercih ettiği özel havuzlu villaların banyo kısımlarının tavanı bulunmuyor palmiyeleri ve gökyüzünü seyrederek duşunuzu alıyorsunuz.
Ada İçi Ulaşım;
Ada içinde seyahat etmenin iki yolu bulunuyor, ya araç ve şoför (rehber) bulacaksınız. Ya da motosiklet kullanacaksınız.
Ben yaklaşık üç yıl önce, sosyal medyadan bulduğum bir rehber ile iletişim kurarak görmek istediğimiz tapınak-şelaleleri kendisine listeledim ve bize bir tur programı yapmasını rica ettim.
Bir çok Türk turiste rehberlik eden Dewa mütevazi, dürüst ve güvenilir bir insan. Güvenilir olmasının önemi büyük, zira öyle yerlere gidiyorsunuz ki, kötü niyetli bir insan sizi orada bıraksa bir yerleşim yerine geri dönebilir misiniz, gerçekten bilmiyorum.
Biz Nasıl Bir Program Yaptık;
Yerli rehberimiz Dewa’ya bizi havalimanından alarak, (havalimanı Denpasar şehrinde bulunuyor) Ubud’ta ki otelimize götürmesini ve iki veya üç gün için de tur programı istediğimizi söyledik. Havalimanı otel transferi için 25 dolar ödedik, iki nokta arasındaki mesafe 32 kilometreydi.
Bali’de ki ikinci günümüzü otelden çıkmadan dinlenerek geçirmeye karar vermiştik, sebebi yukarıda anlattığım üzere beş saatlik zaman farkı ve yol yorgunluğu.
Ankara’da evden çıktıktan 20 saat sonra otelimize vardık, ertesi sabah uyandığımızda pirinç tarlalarının içerisinde, cennet gibi bir yerde konakladığımızın farkına vardık. Tek kötü yanı yeme-içme mekanlarına ve şehir merkezine biraz uzak olması idi.
Otelin ücretsiz servisinin bulunması, yürüyerek 5-6 dakika içerisinde ana caddeye ulaşılabilmesi nedeniyle yemek işini daha çok sokak satıcılarından hallettik. Bu bizim dördüncü Uzakdoğu seyahatimizdi, ilk kez sokaklardan yemek yeme cesareti gösterdik, buna sebep olan şey ise otelin restaurantının bizim için pahalı olmasıydı.
Yemek konusunu ayrı bir başlık altında ele alalım diyerek nereleri gördük ve rehberimiz Dewa bize nasıl bir program yaptı aktarayım.
1.Gün; Ubud Monkey Forest, Tegenungan Waterfall, Tegalalang Rice Terrace, Pengelipuran Village, Ceking Bali Swing &Sky Bike adventure, Tirta Empul of Holi Water Temple.
2.Gün; Ulun Danu Bratan Lake Temple, Bali Handara Gate, Taman Ayun Temple, Tanah Lot Temple.
3.Gün (Bizim uçağımız dönüş günü saat 21.00 de Denpasar’dan hareket edeceğinden, otelden de saat 12.00 de çıkmak zorunda olduğumuzdan, Dewa’ya bizi otelden öğleyin alarak Uluwatu Temple, Padang Padang Beach, Jimbaran Beach’e götürmesini ardından da havalimanına bırakmasını talep ettik.
Bali’de Tur Fiyatları;
Tur fiyatı otelinizin görmek istediğiniz tapınak ve turistik mekanlara uzaklığı nedeniyle birkaç dolar değişebiliyor. Örneğin biz ilk gün tur için 35 dolar ödedik, buna araç ve rehberlik dahil, turlar yaklaşık 8-10 saat sürüyor, rehberiniz sizi otelden alarak tekrar otelinize bırakıyor. 35 dolara şoförlü bir araç ve rehber ile 10 saatlik turun gayet uygun olduğu düşüncesindeyim. Ama ben motor ile gezmek istiyorum elimdeki cep telefonunda navigasyon da var diye düşünüyorsanız bu işi günlük 8-10 dolara da halledebilirsiniz.
Bali’de Yerel Rehber;
Dewa’nın iletişim bilgileri; +6281236768989 Instagram; mykankadewabalitour (gerçekten bu adam bir kanka, zaten size de sürekli kanka diye hitap ediyor, eğer yerli bir rehber ile Bali’yi gezmek istiyorsanız bu arkadaşı kesinlikle tavsiye ediyorum.
Dewa, iyi bir fotoğrafçı, işini düzgün yapan güvenilir bir rehber 🙂
Bali’de Yemek;
Bali sokak yemekleri açısından tam bir cennet, her türlü yiyeceği çok ucuza her köşede bulabiliyorsunuz, iki kişi lezzetli bir yemek için içecek dahil 5-6 dolara karnınızı doyurabilirsiniz diyeyim de ne söylemek istediğimi neden Bali yemek açısından tam bir Cennet dediğimi anlayın.
Bunun yanı sıra Bali’de çok lüks her gelir düzeyinden turiste çeşitli seçenekler sunan mekanların, işletmelerin bulunduğunu da aktarayım.
Hijyen ve lezzet açısından mesafeli olduğumuz Uzakdoğu sokak yemeklerine Bali’de o kadar ısındık ki, daha önceki seyahatlerimizde neden denemedik diye hayıflandık.
(Bu arkadaşın pişirdiği Tavuk şişin bir porsiyonu on adetten oluşuyor ve pirinç lapası ile ikram ediliyordu, fiyatı ise sadece 1 dolardı 🙂
Yemek demişken, araştırma yaparken, bir seyahat bloğunda Bali’de Ubud şehrinde bir dondurmacıdan övgüyle bahsedildiğine rastlamıştım, Tukies adlı bu dondurmacının harika Hindistan cevizli dondurma yaptığını söyleyen seyahat sever arkadaş, mutlaka uğranması gerektiğinden bahsetmişti.
Ubud Marketing Galeri olarak adlandırılan daha çok hediyelik ve turistik ürünlerin satıldığı ve Ubud’a giden her turistin mutlaka uğradığı sokak pazarına gittiğinizde bu dondurmacıya da uğramanızı tavsiye ediyorum. Biz test ettik övgü boşuna değilmiş.
Bali’yi Keşif;
İlk gün akşamüzeri otele vardıktan sonra bir duş alarak uykuya geçtik, ikinci günü yukarıda söylediğim gibi otelde Havuz başında daha çok dinlenerek sohbet ederek, yemek yiyerek geçirdik. Bu arada otelin kahvaltısı oldukça başarılıydı.
Üçüncü Gün Kahvaltının ardından rehberimiz Dewa’nın resepsiyon da sizi bekliyorum mesajıyla Bali’yi keşfe çıktık.
Tegenungan Waterfall;
İlk durağımız Tegenungan Waterfall olarak adlandırılan şelaleydi, Şelalenin etrafında bulunan cafe restaurant gibi şık ve pahalı (bunu rehber söyledi) işletmelerin pandemi nedeniyle hala faaliyete geçmediğini gördük.
Dewa aynı zamanda profesyonel bir fotoğrafçı (şaka söylemiyorum bu işi çok iyi biliyor) çok güzel fotoğraflar çekiyor, güneşin açısını hesap ediyor, iyi fotoğraf çektirebileceğiniz noktaları çok iyi biliyor, turun ardından otele dönüp gün içinde çektirdiğiniz fotoğraflara baktığınızda bunu daha iyi anlıyorsunuz.
Tegenungan Şelalesi oldukça gösterişli, mayoları ile erotik, sevgilileri ile romantik fotoğraf çektiren çok sayıda turiste rastlayacaksınız. Şelaleye giriş paralı, daha doğrusu Bali’deki bütün turistik mekanlara giriş paralı, bizim Bali’ye gittiğimiz tarihte bir dolar 15 rupiydi, giriş ücretleri tapınaklarda ve şelalelerde genelde 3-4 dolar arasında değişiyor.
Monkey Forest;
Ubud kent merkezinin yanı başında çok güzel düzenlenmiş bir alan, girişte harika bir havuz ve içerisindeki balıklar sizi karşılıyor, içerideki görevliler maymunlar ile fotoğraf çektirmenize, selfie çektirmenize yardımcı oluyorlar, bunun için herhangi bir ücret talep etmiyorlar. (Bahşişe ise teşekkür ediyorlar)
Ubud’da görülmesi gereken yerlerin başında yer alan Monkey Forest’e mutlaka gidilmeli diye düşünüyorum.
Monkey Forest; Eğitimli maymunlar ile harika fotoğraflar çektirebileceğiniz bir yer!!
Tegalalang Rice Terrace;
Bali ile Ubud ile ilgili araştırma yaparken karşılaştığım her iki fotoğraftan bir tanesi bu Pirinç tarlalarında çekilmişti, turistik olarak düzenlenmiş, giriş yine ücretli, ücret 4 dolar, görülmesi gereken bir yer olduğunu, özel fotoğraflar çektirebileceğiniz platformlar oluşturulduğunu bizim gibi evliliğinin 30 yılında Bali’ye gelenlerin değil, yeni evlilerin bu platformları çok seveceklerini garanti ediyorum. Bu arada biz de bir fotoğraf çektirmekten geri kalmadık. Neyimiz eksik canım değil mi 🙂 Cevap; Gençliğimiz !
Tegalalang pirinç tarlalarının bulunduğu cadde üzerinde soluklanıp bir şeyler içebileceğiniz kafeteryalar, hediyelik ürünler alabileceğiniz dükkanlarda bulunuyor.
Dördüncü durağımız aslında biz arzu etmememize rağmen rehberimiz Dewa’nın götürdüğü ünlü Bali Pulina adlı mekan oldu.
Burası ünlü Luwak kahvesinin yapıldığı bir mekan, içeriye girdiğinizde turistik açıdan kazık bir yere geldiğinizi hemen anlıyorsunuz. Çeşitli kahve ikramları için 250 rupi talep ettiklerinde teşekkür ederek oradan ayrıldık. Dewa’ya buranın pahalı ve gereksiz olduğunu söylediğimizde birkaç yüz metre ötede daha uygun bir Luwak kahvecisi daha olduğunu söyleyerek bizi ikinci noktaya götürdü.
(Bu özel kahvenin sunulduğu mekanın girişinde, Luwak kahvesinin hazırlanış süreci tüm aşamaları ile sergileniyordu.)
Kopi Luwak kahvesi Avrupalı zenginlerin tercih ettiği ve dünyanın en pahalı kahvesi olduğu iddia edilen bir kahve türü, pahalı olmasına sebep olan şey ise üretim sürecinin ilginçliği.
Sincaba benzeyen bir hayvan önce kahve çekirdeklerini yiyor, ardından bağırsaklarında bu çekirdekleri öğütemeden de çıkartıyor. Bu sürecin ardından çekirdekler temizlenerek kavruluyor, ardından dibeklerde dövülerek kahve haline getiriliyor.
Gittiğimiz ikinci mekanda ben içmek istemediğimi söyleyerek Nurşen’e bir fincan Luwak kahvesi siparişi verdik, burada 10-15 çeşit meyve çayını da ücretsiz olarak ikram ediyorlardı, kahvenizi içtikten sonra mağaza olarak düzenlenen çıkış yolunda bu meyve çaylarını ve kahveyi paketler halinde sattıklarında ikramın sebebini anladık:) almak zorunda değilsiniz,takdir sizin. Bir fincan Luwak kahvesi ve meyve çayları için 3 dolar ödeyerek test ettik ve bu mekandan ayrıldık.
Sonuç ne diye soracak olursanız eğer, ben zaten ayda yılda bir kez kahve içen, kahveye çok düşkün olmayan bir insanım. Nurşen’e fikrini sorduğumda ise, çok özel bir şey olduğunu düşünmediğini söyledi. Oralara kadar gitmişken denemekte, yapılış aşamalarını görmekte fayda olduğunu düşünüyorum.
Bali’de Salıncak;
Hem gittiğimiz Tegalalang Rice Terrace’da hem de Luwak kahvesini test için uğradığımız alanda Bali Salıncaklarına rastladık, ben tehlikeli olduğunu ve ilgimi çekmediğini düşündüğümden, Nurşen’de yakın zamanda bel fıtığı ameliyatı olduğundan denemedik. Ama deneyenleri ilginç fotoğraflar çektirenleri gördük.
(Turistlerin yoğun ilgi gösterdiği Bali Swing)
Şöyle ki, dik bir yamaca büyük bir salıncak kurarak aşağıda bulunan vadiye doğru sizi hızla salıyorlar, vadideki bitki örtüsü göz alıcı olduğundan ortaya güzel fotoğraflar çıkıyor. Bali’de bir çok alan, mekan yeni evli genç çiftler ilginç fotoğraflar çektirsin diye düzenlenmiş, buna özel villaların butik otellerin sonsuzluk havuzlarını da dahil edebiliriz. Konfordan eğlenceden daha çok sosyal medyadan paylaşılabilecek anı olarak saklanabilecek kareler için oluşturulan platformlar diye düşünüyorum.
Tirta Empul;
Bali’de gördüklerimiz içerisinde en çok ilgimizi çeken tapınak Tirta Empul oldu.
Oldukça gösterişli özenle düzenlenmiş bir tapınak, kutsal olduğu düşünülen kurnalardan akan su ile geleneklerine ve inançlarına uygun şekilde arınan yüzlerce insan (yerel halk) turistlerin haklı ilgisini çekiyor.
Bali’de tapınaklara şort ile, kısa etek ile girmek yasak, bilet aldıktan sonra, belinize bağlamak için bir şal veriyorlar, yerli halkın kadın olsun erkek olsun günlük kıyafeti zaten bu örtülere çok yakın, Bali’de Pantolonlu, etekli, şortlu yerel halktan hiç kimseyi görmedim desem hiç abartı olmaz.
Aslında yerel kıyafetleri şık ve konforlu, çünkü güneş oldukça yakıcı, kolları ve bacakları örten uzun kıyafetleri tercih etmelerinin bir sebebi de yakıcı güneş olsa gerek.
Tirta Empul, Bali’de görülmesi gereken yerlerin başında yer alıyor. Bir örtü bizdeki adıyla Peştamal alarak (buna da ayrıca 1 dolar ödüyorsunuz,satenden) sizde Tirta Empul su tapınağının havuzunda arınabilir, serinleyebilir, güzel fotoğraflar çektirebilirsiniz.
Tirta Empul’a girerken bu örtülerden satmaya, kiralamaya çalışan veya size meyve satmaya çalışan tutkal satıcılara itibar etmeyin diyorum, zira örtüyü içeride daha sonra ücretsiz olarak veriyorlar.
(Tirta Empul Tapınağı içerisinde çok güzel alanlar bulunuyor, balıklara yem atabileceğiniz havuzlardan birisi.)
İlk gün turumuzu Pengelipuran Village olarak adlandırılan geleneksel Bali köyü ziyareti ile sona erdirdik. Her ne kadar geleneksel bir köy dediysem de, burası aslında tamamen turistler için düzenlenmiş-dönüştürülmüş bir yerleşim yeri.
Bali’de gördüğümüz en temiz sokağın, evlerin burada olduğunu söylemek istiyorum. Evler yaşam alanı olarak görülse gösterilse de, aslında turistik olarak faaliyette olduğu kanısındayım.
Evlerin avlularının içi son derece güzel düzenlenmiş, avlu içlerinde hediyelik eşya satan, bir şeyler içerek soluklanabileceğiniz alanlar yaratılmış. Birkaç kare fotoğraf çektirip bir iki evin avlusunun içerisini de gezerek Pengelipuran Village adlı köyü görmüş olduk. (Gitmeye değer!)
Dewa’ya otele dönmeden önce bir şeyler yemek istediğimizi, otelin restaurantının pahalı olduğunu söylediğimizde ne yemek istiyorsunuz diye sordu.
Bali ile ilgili araştırma yaparken, bizim çöp şiş olarak adlandırdığımız yemeğin Bali’de çok yaygın olduğunu öğrenmiştim. Satay veya Sate olarak adlandırılan et, tavuktan yapılan Satay’dan denemek istediğimizi Müslüman olduğumuz için Domuz yemediğimizi eklediğimizde Dewa gülerek okey diye cevap verdi.
Beş dakika sonra yol kenarında çöp şiş yapan genç bir arkadaşın tezgahının önündeydik, yanında pirinç lapası ile ikram edilen tavuk çöp şişler son derece lezzetliydi bir porsiyonu ise sadece 1 dolardı.
Yemeğin ardından güzel anılar, ilginç fotoğraflar ile otele döndük, gün sona ermişti, yorulmuştuk, farklı bir inancın tapınaklarını, Bali’nin ilginç doğasını gördüğümüz bu ilk gün bizim için çok güzeldi.
Bali’deki Dördüncü günümüzde ne yaptık;
Dördüncü günümüz için yine tur satın almıştık. Bu kez Ubud’a daha uzak tapınaklardan oluşan tur programı için sabah saat 9.00 da otelden çıktık.
Ulun Danu Bratan Lake Temple;
İlk durağımız otelimize 45 km uzaklıkta krater bir gölün kenarında yer alan Ulan Danu Bratan Lake Temple’dı.
(Ulun Danu Bratan Temple)
Tapınak Bali’nin en yüksek rakımlı noktalarından birisinde bulunuyor, yükseğe çıktıkça ilk kez Pirinç tarlası dışında başka ürünlerin üretiminin de yapıldığına rastlıyorsunuz. Çilek başta olmak üzere, sera ve tarlaların arasından kıvrıla kıvrıla tapınağa varıyorsunuz. Ulun Danu Bratan oldukça güzel bir peyzaj düzenlemesi içerisinde yer alan bir parkın ve bir krater gölünün yanı başında bulunuyor.
Gösterişli bir coğrafyada yer alan tapınağı ziyaret ettiğimiz saatlerde maalesef yağmur hızlı bir şekilde bastırdığından birkaç kare fotoğraf çektirip, bir sundurmanın altında etrafı ve doğayı seyrettikten sonra Ulun Danu Bratan Lake Temple’dan ayrıldık.
Dönüş yolunda tapınağa yakın bir mesafede daha çok turistler için faaliyet gösterdiği belli olan bir meyve pazarına uğradık.
Daha önce üç kez daha uzak doğuya gitmiştik, Endonezya maalesef Tropikal meyvelerin bol ve ucuz olduğu bir ülke değil.
Ucuz değil derken yanlış anlaşılmak istemem, ülkemiz ile karşılaştırıldığında tropikal meyveler neredeyse su parası. (Başka Uzakdoğu ülkelerine göre ise daha pahalı) Bu pazarda her türlü tropikal meyvenin (adlarını dahi bilmediğimiz) tadına baktıktan sonra. Bali ile ilgili fotoğraf karelerinden aşina olduğumuz Handara Gate’e uğradık.
Bali Handara Gate;
Ulun Danu Bratan Lake Temple tapınağına araç ile on dakika mesafede yer alan Handara Gate, aslında lüks bir golf otelinin giriş kapısı, yolun kenarına koydukları kulübe (bilet satış bankosundan) bir dolara bilet alıyorsunuz. Fotoğraf çektirmek için! Ta buralara kadar geldikten sonra bir dolar için bu kareden mahrum olacak değiliz diyerek. İki dolar ödedik ve Handara Gate önünde gelenek olduğu üzere fotoğraflarımızı çektirdik.
Bir sonraki durağımız Taman Ayun temple tapınağıydı. Daha sonra da Bali’nin en bilinen birkaç tapınağından birisi olan Tanah Lot Temple’a gittik.
Tanah Lot Temple;
Hint okyanusu kenarında yer alan bu tapınağa vardığımızda yarım saat önce yağan yağmurdan eser kalmadığı gibi, oldukça bunaltıcı bir hava ile karşılaştık. Buna sebep olan şey biraz da Ulun Danu Bratan Lake Temple ile Tanah Lot Temple arasındaki rakım farkıydı.
Tanah Lot Temple yukarıda da bahsettiğim gibi Hint okyanusu kenarında yer alıyor. Tapınak karaya çok yakın bir ada üzerinde yer alıyor. Eğer deniz izin verirse sakinse, insanlar dizlerine kadar gelen suyun içerisinden, kayaların üzerinden yürüyerek tapınağı ziyaret edebiliyorlar.
Tanah Lot Temple’da bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde Hint Okyanusu biraz gergin ve sinirliydi, tapınağa geçilebilen kısmen sığ alana girilmez işaretleri ve denizin tehlikeli olduğu uyarısı yazan tabelalar yerleştirilmişti.
Bu arada tapınakta büyük bir yılan ile fotoğraf çektiren insanlara rastladık, bu benim gibi yılanın resminden bile korkan bir insan için olay yerini koşarak terk etme mecburiyetiydi.
Tanah Lot Temple tapınağının içerisinde deniz kenarında faaliyet gösteren cafeler, restaurantlar ve hediyelik eşya satan mağazalar bulunuyor.
Bali Adası; Pandeminin ardından turizme kapılarını yeni açmış olduğundan gittiğimiz her yerde kapalı dükkanlara ve çok az insana rastladık. Bunun bir anlamda biraz da avantaj olduğunu düşünüyorum.
(Sakin olmayan Hint okyanusu, küçük bir ada üzerinde yer alan tapınağa geçiş yapmamıza imkan tanımadı.)
Tanah Lot Temple gördükten sonra, Dewa’ya Ubud Marketin turistik olduğunu hediyelik bir şeyler almak için bizi Lokal bir pazara götürüp götüremeyeceğini sorduk. Cevap hay haydı.
Alışverişin ardından (bunu ayrı bir başlık altında yazayım). ACK adlı Fried Chicken ürünleri satan lokal Fast Food zincirinde akşam yemeği yedikten sonra otele döndük. ACK Bali’nin Ubud şehrinin her yanında şubeleri olan son derece lezzetli tavuk ürünleri sunan bir zincir. Bali’de en ucuz şey yerel halkın yemek yediği işletmelerde karın doyurmak. İki kişi birkaç dolara bir öğünü atlatabiliyorsunuz. (Hem de lezzetli ve farklı tatlar deneyerek)
Dördüncü günümüzde otel resepsiyonuna Ubud merkeze gitmek istediğimizi söyledik. The Garcia Ubud otelin ücretsiz aracı ile bizi merkeze bıraktılar, belirlediğimiz saatte belirlediğimiz noktadan da bizi geri aldılar. Bu arada Bali’de her köşe başında korsan taksicilik yapan şoförlere ve motor sürücülerine rastlayacaksınız. Birkaç dolar vererek sizi istediğiniz her yere götürmek için gereğinden fazla ilgi gösteriyorlar.
Ubud kent merkezi içerisinde her türlü turiste hitap eden yeme içme mekanları ve gösterişli hediyelik ürünler satan mağazalar bulunuyor. Bali’de ki bir gününüzü Ubud Market ve çevresinde yer alan sokaklara ayırmanızı tavsiye ediyorum.
Dikkat edilmesi gereken husus ise, geziye başlamadan önce, koruyucu krem ile kendinizi garantiye almanız, hava bulutlu ve kapalı dahi olsa öylesine yakıcı bir güneş var ki. Neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz. Yaşadığım tatsız tedbirsizliği anlatayım da size bir faydası olsun. Otelde gölge bir alanda birkaç saat kitap okudum, Allahtan Nurşen her sabah yüzüme koruyucu krem sürüyordu, akşam duş için banyoya girdiğimde yüzüm dışında vücudumun ön yüzünün kızardığını gördüm ve İnsanın Bali’de gölgede dahi tavuk gibi kızarabileceğini anladım, öğrendim.
Beşinci Gün; Bedava sirke baldan tatlıdır mantığı ile otel resepsiyonuna ücretsiz araç ile Campuhan Ridge Walk’a gitmek istediğimizi söyledik.
Campuhan Ridge Walk; Yüksek uzun bir dağın sırtında yer alan altı kilometrelik bir yürüyüş yolu, Otelden çıkarken resepsiyonda bulunan büyük şemsiyelerden bir tanesini yanıma aldım, İnsanlar aslında bu yürüyüş yoluna bisikletler ile geliyorlar, yürüyüş yolu üzerinde çok şık konaklama tesislerine (otellere) rastlıyorsunuz, bunun dışında Spa merkezleri, turistik işletmeler ve kafeteryalar da yer alıyor.
Yürüyüş yolunun her iki tarafında yer alan vadinin karşı yamaçlarındaki bitki örtüsünü uzun uzun seyretmekten kendinizi alamıyorsunuz.
Tam öğle vakti gittiğimiz Campuhan Ridge Walk’a öğle vakti gidilmemesi gerektiğini otele geri dönerken (çünkü kan ter içerisinde kalmıştık ve bir an önce otele gidip kendimizi havuza atma düşüncesindeydik) Otelden bizi almaya gelen otel çalışanından öğrendik. Aktarılanı aktarıyorum; Campuhan Ridge Walk’a sabah 6’da veya akşam 17’den sonra gidilmeli. Ubud merkez içerisinde Monkey Forest’in yanı başında yer alan bu yürüyüş alanına zaman ayırın pişman olmayacaksınız. Not; Yürüyüş alanı içerisinde önümüzden bir yılan geçtiğini ve her birkaç adımda başka bir sürüngene rastladığımızı söyleyeyim de hazırlıklı olun.
(Karsa Cafe, pirinç tarlalarını seyredebileceğiniz bir şeyler içebileceğiniz ve soluklanabileceğiniz huzurlu bir terasa sahip.)
Yedi gece geçirdiğimiz Bali’de son gün, (uçağımız Denpasar havalimanından saat 21.00 de kalktığından ve biz oteldeki odamızı saat 13.00 te boşaltmak zorunda olduğumuz için) rehberimiz Dewa’ya havalimanına gitmeden önce görmediğimiz bir iki yere uğrayarak havalimanına gitmek istediğimizi hem güzel vakit geçirip hem de son saatlerimizi değerlendirmek istediğimizi söyledik.
Dewa anlaştığımız üzere Saat 13.00 de bizi otelimizden aldı, küçük bir kent turunun ardından (kent merkezinde vakit geçirmek istemediğimizi söyledik) Uluwatu tapınağına doğru yol almaya başladık.
Uluwatu Tapınağı;
Güney Bali olarak adlandırılan bölgede yer alan Uluwatu Temple, Bali adasının en meşhur ve en büyük tapınağı. Dik bir uçurumun yanına inşa edilen tapınak ziyaretçilerine muhteşem bir Hint Okyanusu manzarası sunuyor. Eğer şartlar uygun ise Uluwatu tapınağını gün batımına yakın ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum.
Denpasar havalimanına 35 kilometre uzaklıkta yer alan Uluwatu Tapınağı büyük bir ormanın içerisinde yer alıyor, rehberimiz Dewa gözlüklerimizi ve çantalarımızı arabada bırakmamızın uygun olduğunu söylediğinde önce ne demek istediğini tam anlamadık.
Otelden çıkış yaptığımız için zaten bütün eşyalarımız araçtaydı. Yurt dışında neyini kaybedersen kaybet Pasaportunu kaybetme düşüncesine sıkı sıkıya bağlı bir gezgin olarak, Nurşen’e çantasını arabada bırakmamasını söyledim. Yıllardır Yurt dışı tatillerimizde her zaman Pasaportlarımızı ve yanımızdaki nakit paranın bir kısmını otelin kasasına koyarak, yanımıza da Pasaport fotokopileri alarak gezdik. Kapkaça, kaybetmeye, soyulmaya tedbir olarak!
Dewa uyarısına rağmen Nurşen’in çantasını yanına almasına şaşırdı (Çünkü içerisinde pasaportlarımız vardı). Birkaç dakika sonra Dewa’nın ne demek istediğini anladık, Uluwatu tapınağı içerisinde yüzlerce maymun bulunuyor, bu maymunlar daha önce fotoğraf çektirdiğimiz selfie yaptığımız maymunlardan çok farklıydılar.
Uluwatu Tapınağı içerisinde yer alan maymunlar, hırsız maymun olarak adlandırılıyorlar, turistlerin ayaklarından terliklerini, boyunlarından kolyelerini çekip çıkarmaya koparmaya çalışıyorlar, bizde tapınağı ziyaret ettiğimiz o kısa zaman dilimi içerisinde bir Endonezyalının (ayin için gelmişti) numaralı gözlüğünü bir maymunun aldığına kadıncağızın da çığlık atarak yardım istediğine şahit olduk.
Maymunun etrafını saran birkaç kişi, meyveler, kuruyemişler uzatarak gözlüğü geri almaya çalıştı. Bizim için eğlenceli ve farklı bir şeydi, tabii alınan eşya bize ait olmadığı için, sonunda maymunu ikna ederek kadıncağızın gözlüğünü geri almayı başardılar. Pasaportlarımızın yer aldığı çantanın bu maymunlar tarafından alınarak orman içerisine doğru kaçırıldığını hayal edince zaten terli olan sırtım birden buz kesti, çantanın sapını bileğime bir kez daha doladım ve yanınıza bir şey almayın diye uyaran Dewa’yı anladım.
Padang Padang Beach
Julia Roberts ‘ın Ye Dua Et Sev filmi ile meşhur ettiği, (filmin bir bölümü bu plajda çekilmiş) meşhur beach.
(Padang Padang Beach sörf ve güneş meraklısı Avrupalı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bir plaj.)
Kayaların arasında dik ve dar bir geçite inşa edilen merdivenleri kullanarak aşağıya iniyorsunuz. Zaten yukarıdan karayolundan Padang Padang beach’in ne kadar göz alıcı bir plaj olduğunu görüyorsunuz.
Aslında küçük bir plaj ama masalsı, gösterişli, buna bağlı olarak da yoğun ilgi görüyor. Bali’deki her yerde olduğu gibi plaja giriş yine ücrete tabii idi. İki kişi 3 dolara bilet alarak birkaç kare fotoğraf çektirdikten sonra Dewa’ya artık havalimanına gitmek istediğimizi söyledik.
Bu gezi notlarını sona erdirmeden önce Bali ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Bali’de Alışveriş;
Bali’de gönül rahatlığı ile alışveriş yapabilirsiniz. Bali’den ne alabilirim diye düşünüyorsanız. Ahşap işçiliği, ahşap ev araç gereci, süs eşyaları, örgü kadın çantalarına her yanda rastlayacaksınız. Hem sevdiklerinize hem evinize çok ucuz fiyata gönül rahatlığı ile alışveriş yapabileceğiniz Bali Türk turist için bile (Çünkü Dolar 15 tl olmasına rağmen) bir cennet. Çok önemli not; Sıkı pazarlık şart!
Bali’ye Tatile Niçin Gidilir;
Bali genel manada ucuz bir tatil seçeneği, evet özellikle Türkiye’ye çok uzak bir coğrafyada yer alıyor, uçak bileti çok pahalı (ben bu seyahatimi millerim ile yaptığım için bu bilete sadece vergi ödedim), özellikle Balayı çiftlerinin tercih ettiği bu tropikal adada, çizgi dışı farklı birçok konaklama tesisi bulunuyor. Fotoğraf tutkunları için doğal bir plato, bitki örtüsü, pirinç tarlaları, mistik tapınakları, sonsuzluk havuzları, farklı tatları ile birçok yerden değişik bir tatile kapı aralayan bir destinasyon.
Aslında ada turizmin olumsuz etkisiyle epey bir dejenere olmuş, çevresel değişim aşırı yapılaşma ile bir parça çirkinleşmiş, ama hala farklılığını sürdürebilmiş canlılığını renkliliğini yitirmemiş.
Peki Bali’de başka neler var neler yok;
Alnına yapıştırdığı pirinç taneleri elinde palmiyeden bambudan yapılmış minik kutu ve sepetlerle gün boyu dolaşan insanlar, binlerce yıldır ayakta duran tapınaklar.
Ritüeller, mistik atmosfer, ilginç giyim tarzı, kucağında iki küçük çocuğu ile eşinin arkasında motosiklet ile seyahat eden kadınlar. Her yanda tütsü kokusu, tanrıları sinirlendirmekten korkan ve sürekli şükreden yoksul insanlar.
Adaklar, dualar, şeytanları ve kötü ruhları korkutmaya çalışan çirkin suratlı tanrılar.
Masalarda tuz, salatalarda yağ yok. Diş fırçalarının sapı da ahşap salata sundukları kaselerde, kıyafetleri keten, kağıt peçete yok, her işletmenin lavabosu sabunu var. (Avrupalı’ya hitap eden restaurantlardan bahsetmiyorum.)
Sigara içen yok, gazlı şekerli içecek tüketen yok, fit insanlar var ekmek yok, haşlanmış pirinç var, yüksek bina yok tek katlı konutlar var, zenginlik şatafat yok sadelik var, çokça yoksulluk var.
Karmakarışık bir trafik var tartışma, yüksek sesle bağırma yok, sürekli selamlaşan ve birbirine saygı gösteren insanlar var.
Maymunun, bambunun, palmiyenin ormanı var. Her yolun kenarında su kanalı her evin içerisinde sunak var.
Durgun denizde sırt üstü yatanlar yok, dalgalı kıyılarda maharetini sergileyen havalı sörfçüler var.
Farklı insanlar, farklı bir inanç ve o inancın farklı tapınakları var, sokaklarda değişik lezzetler var. Size yardım etmeye çalışan iyi kalpli insanlar var. Düzeltiyorum; İnsanlığı seven insanlar var.
E daha ne olsun.
Bali’den Son Kare; (Ubud’ta bulunan marketlerin, içki satış dükkanlarının içerisinde-önünde eğer arzu ederseniz, aldığınız içeceği hemen orada tüketebileceğiniz alanlar düzenlenmiş, satın aldığımız Smırnoff Ice’ları otele kadar taşımak istemedik.)
Gezi Sona Eriyor;
30 ay önce aldığımız ve defalarca değiştirmek zorunda kaldığımız bu uçak biletimizi sonunda değerlendirmeyi başardık. Yanacak millerim ile almıştım ve (nacizane) Business bir biletti, yolculuk çok keyifliydi, Business Class sınıfta ikramlar lezzetli, kabin görevlileri ilgiliydi, kaldığımız otel güzeldi, rehberimiz dürüst düzgün bir insandı.
Bol bol dinlendik, doğal taşlar ile inşa edilmiş havuzun kenarında dev palmiyenin altında kitap okudum. Otelin balkonundan pirinç tarlalarında çalışan emekçi köylüleri seyredip dertlenirken, güneşin batışının Bali’de çok güzel olduğunu fark ettim.
Her yanda, her dakika sürekli şükreden erkekler, her yanda her dakika sürekli ibadet eden çocuklar ve kadınlar, çokça düşündüm, kanaatkar yoksul sakin yapılarına, esmer suratlarına, saygılı tavırlarına baktım.
Ve güzel bir seyahatin sonuna vardım.
Her zaman ki gibi; Allah sağlık versin, gezecek kadar da para, yeni yerlere gidelim, yeni yerler görelim…
Gezi Tarihi;
16.04.2022-24.04.2022