ÇEK CUMHURİYETİ 2003 - ESKİ

GEZİ TARİHİ; 21 NİSAN 2003 – 24 NİSAN 2003

Prag’ı bir kelime ile anlat deselerdi eğer, gri derdim.

Gri, mutsuz, renksiz bir şehir burası, bizi havalimanın da karşılayan arkadaşım (daha doğrusu arkadaşımın arkadaşı) şehre doğru yol alırken insanların birbirine güvensizliğinden, şüpheci yaklaşımından bahsetti.

Kadife devriminin üzerinden henüz çok kısa bir süre geçtiğinden şehir kapitalist düzene uyum sağlayamamış (bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi bilmiyorum), hizmet sektörü gelişmemiş (bu mana da söylüyorum), kapısında süpermarket yazan bizde ki bakkalları andıran mağazalarda bira sudan ucuz, (gerçekten ucuz) bir cafenin vitrininde bir dilim ekmeğin üzerine mayonez sürülüp, üzerine bir yaprak maydanoz bırakıldığına şahit oldum, bunun sergilenmesi gerektiğini düşünmelerine şaşırdım, güçlü bir orduya sahip olmadıklarından mı, savaşmaya değil sevişmeye yatkın olduklarından mı bilinmez, şehir savaşlarda hiç yıkıma uğramamış, 600 yıldır ayakta duran ve hala konut olarak kullanılan binalar var, bu evlerin içerisinde yaşayan insanların perde bile kullanmalarına izin verilmediğini, gündüzleri evin duvarına, akşamları camın önüne çektikleri tahta paravanlar ile akşam karanlığında  evlerinin mahremiyetini sağladıklarını öğrendim, tarihi koruma bilinci işte böyle bir şey, ortadan aydınlatma direklerini kaldırsak ortaçağa ışınlandığımıza inanmakta güçlük çekmeyeceğiz, otomobilleri de kaldırsak demiyorum, old town olarak adlandırılan merkezin neredeyse tümü trafiğe kapalı, iki günde sadece yürüyerek altını üstüne getirebileceğiniz bir şehir, zengin bir mutfakları yok, gördüğüm en ilginç şey, pasta yemek ve soluklanmak için girdiğimiz bir cafe de, bizdeki köy somunlarına benzeyen, kete kadar sert içi oyulup çorba doldurulmuş ekmeğin içerisindeki çorbayı kaşıklayan genç kadın oldu  (ekmek çorba  kasesi haline getirilmiş), Prag’da ikamet ettiğimi düşündüğüm bu kadın, çorba bittikten sonra ekmeği de yedi ve hesabı ödeyip mekanı terk etti. Dört adet kalem pil almak için girdiğimiz pasaj içerisindeki dükkanın sahibi sanki iş yerine uzun yıllardır giren ilk müşteri bizmişiz gibi şaşırdı, raftan pilleri alıp bize uzatması, eski hesap makinelerine benzeyen yazar kasadan fişimizi vermesi neredeyse on dakika sürdü. Sakinlik ve donuk renk tonu sadece şehrin sokaklarını değil, insanlarını da etki altına almış.

1

(Charls Köprüsü)

 

2

(Köprünün iki başında ilginç mimarisiyle yükselen kuleler, ziyaretçilerini karşılıyor.)

Sınırlı olanakları olan, sadece hizmet sektörünün değil, teknolojinin de gelişmediği bu ülkede, halkın yaşam standartları oldukça düşük, buna bağlı olarak fuhuş yaygın, merkezde dört yıldızlı düzgün görünümlü otelimizin resepsiyon görevlisi oda anahtarlarımızla beraber elimize bir sürü broşür veriyor, odaya çıktığımızda bu broşürlerde eskort kızların tanıtımının yapıldığını, telefon numaralarının bulunduğunu fark ediyoruz! ve fuhuş bununla da sınırlı kalmıyor, otelin lobisinde akşam belli bir saatten sonra bir kaç hayat kadınının müşteri aradığını, hatta aralarından birinin de Türk olduğuna şahit oluyoruz ve şaşırıyoruz, şaşırmadığımız şey ise ekmek sıkıntısının olduğu her ülkede her coğrafyada fuhuşun yaygınlığına bir kez daha tanık olmak oluyor.

Dört gün boyunca gezip gördüğüm bu kent için şu notu düşmek istiyorum. Sessizlik, düzen, temizlik, tarihi binaların, sarayların, müzelerin hiç yıpranmadan yüzyıllar önceki ilk haliyle sizi karşıladığı, Kafka’yı yaratan,  Nazım Hikmet’in şiirlerine ev sahipliği yapan bu kent, kırmızı tramvayları ile üzerindeki gri şalı yırtmaya çalışıyordu.

Prag’da Görülmesi Gereken Yerler;

Tüm turistik haritalar ve gezi kitapları bu şehri dört bölgeye ayırıyor. Eski şehir, Küçük mahalle, Yeni Şehir ve Yahudi Mahallesi olarak.

Konaklağımız Otel; Orea Hotel Pyramida büyük sayılabilecek, yeni, kahvaltısı yeterli, odaları temiz, yatakları rahat fiyat-kalite oranı düşünüldüğünde ucuz bir otel, iki kişilik oda 75 euro, otelden merkez sayılabilecek bölgeye yürüyerek 15 dakikada, otelin önünden geçen tramvay ile 5 dakikada ulaşabilmek mümkün.

 

3

Pyramıda Otel (Prag)

(Prag Avrupa Birliği ülkesi olmasına rağmen hala kendi para birimini kullanıyor (kron) şehirde  kron harcamanızı ama döviz büfelerinde değişim yaparken dikkatli olmanızı tavsiye ederim. (Benim burada verdiğim fiyatlar rahat anlaşılabilir olsun diye euro olarak belirtilecek.) Tramvay ve otobüslere kesinlikle biletsiz binmeyin çok sık denetim yapılıyor ve cezası kişi başı 100 euro! Tramvay biletleri bütün küçük dükkanlarda bulunuyor (tabacco shop, gazete büfeleri gibi), saatlik, üç saatlik ve günlük biletler var size uygun olanından bir tane  alın hatta aradığınızda hemen bulamayacağınızı düşünerek cebinizde yedek bir bilet bulundurun derim. Şehirde metro hattı da var, fakat biz tercih etmedik.

Prag’dan bir kaç kare;

 

4

5

 

  1. Prag Kalesi; Bu bölge aynı zamanda şehrin en büyük katedralinin ve başkanlık sarayının da içerisinde bulunduğu alan, konakladığım otel bu bölgede olduğundan sabah kahvaltısının ardından yürüyerek kale surlarının içerisine girdik, surların içi oldukça bakımlı bir park olarak tasarlanmış, burada demode küçük, fakat şehri yüksekten görmeye yarayan bir kule de var, yürüyerek dar ve dik merdivenleri tırmanmak yorucu olsa da, şehrin neredeyse tamamını çıplak gözle görme imkanı verdiğinden bu kuleye tırmanın derim, giriş biletli ücret 5 euro  civarında, kale tarihi şehir merkezinden geldiğiniz düşünüldüğünde oldukça yüksek bir yerde buraya tırmanmayı göze almak oldukça yorucu olabilir, onun yerine füniküler  ile çıkmak mantıklı (ücret 1 euro) fakat inerken çok güzel bir  parkta yokuş aşağı yürümek keyifli olduğundan yürüyerek inmeyi tavsiye ediyorum. Surların içini gezdikten ve kuleye çıkıp indikten sonra bu bölgede yapılacak fazlaca bir şey olmadığından, kalenin hemen sol tarafında bulunan katedrale doğru yol alıyoruz.

 

  1. Aziz Vitus Katedrali (Hradcany); Yapımına 1344 yılında başlanan katedral şehrin simge yapılarından biri, katedralin olduğu alan aynı zamanda başkanlık sarayına da ev sahipliği yapıyor, katedrale giriş ücretli ücret 5 euro civarında, katedralin arkasına doğru dolandığınızda yol sizi nehre kadar götürüyor aşağı doğru yol alırken ilk olarak Altın Yol olarak adlandırılan ve geçmişte nöbetçi ve görevlilerin konakladığı basit ama ilginç evleri ardından oyuncak müzesini göreceksiniz  bu alandan da (yüksekte bulunduğunuzdan) şehir konuklarına oldukça gösterişli bir manzara sunuyor, nehir seviyesine indiğinizde hemen sağa doğru yönelin  bu yol sizi Wallenstein Sarayı’na götürecek.

6

(Katedral aynı zaman da Başkanlık Sarayı’na da ev sahipliği yapıyor.)

 

  1. Wallenstein Sarayı ve Bahçesi; Saray oldukça geniş bir bahçeye ve bu bahçenin içerisindeki onlarca heykele sahip, saraya giriş 10 euro civarında, biz içine girmedik, fakat küçük mahallede bulunan bu sarayın geniş ve gösterişli bahçesini, bahçedeki heykellerini görün derim, bahçeye giriş ücretsiz. Peyzaj açısından çok güzel tasarlanmış bir yer. Şimdi istikamet Charles köprüsü

 

  1. Charles Köprüsü; Prag’a gitmeden önce mutlaka bir kaç fotoğrafa göz attıysanız eğer, bunlardan ilki Charles köprüsüdür. Köprü nehir üzerinde bulunan onlarca köprünün en eski olanı, trafiğe kapalı, sağında ve solunda din adamlarının ve kralların heykelleri var (ve bir osmanlı paşasının), köprünün iki ucunda kule bulunuyor, bu kuleler ise köprüye masalsı bir tat katıyor çok yoğun turist kalabalığı arasında birkaç resim çektirdikten sonra nehrin karşı tarafına doğru yürüdüğünüzde Yeni Mahalle’ye doğru yol alıyorsunuz. Yeni Mahalle denilen alandaki binaların en az 600 yıllık olduğunu hatırlatmak isterim.

 

  1. Astrolojik Saat; Üst pragrafta Prag’a ait ilk fotoğraf Charles köprüsüdür demiştim, ikincisi de bu Astrolojik Saat’tir herhalde, Tarihi köprüyü kullanarak nehri geçtikten sonra, Yeni Mahalle olarak adlandırılan ve turist kalabalığının sizi getireceği bu alan şehrin en kalabalık ve geniş meydanı, Astrolojik Saat’in ilginç bir hikayesi var, masal mı, gerçek mi bilmiyorum ama yapan ustanın bir benzerini daha yapamasın diye gözlerinin kör edildiğini okumuştum. Her saat başında çalmaya başlayan ve saatin sağında ve solunda bulunan iki kapağın açılması ile ortaya çıkan küçük kuklalar insanın ilgisini çekmiyor değil, kuklalardan birinin bir osmanlı paşası olduğunu hatırlatmak isterim. Bu saati görmeye en az iki kez gidin derim, ilkin de saati, ikincisin de saati seyretmeye gelen insanları seyredin, emin olun ikincisi de en az ilki kadar ilginç ve eğlenceli olacak. Bu alandaki cafelerden birinde oturup meşhur Çek biralarından birini denemeyi de ihmal etmemek gerek.

 

  1. Yahudi Mahallesi; Burası astrolojik saatin hemen arkasındaki alanda, tarihi bir sinagog’un ve mezarlığın bulunduğu küçük bir alan, tarihi demek ne kadar doğru bilmiyorum çünkü Prag’ın neredeyde tamamında bu doku hakim.

 

  1. Ulusal Müze; Müze Vaclav Meydanı’nın bir ucuna hakim, içeriye giriş paralı ücret 10 euro civarında fotoğraf çekmek isterseniz bunun için de ayrıca para ödüyorsunuz ve boynunuza fotoğraf çekme biletinizin olduğunu belirten bir kart asıyorsunuz. İçeride ilginç tarihi objeler mevcut. ilgilenenler için ! görülmesi gereken bir yer denilebilir.
  2. Dans Eden Bina; Prag gibi masalsı ve tarihi bir şehir de yapılan modern mimariye sahip bir binanın bu kadar ilginç olması tesadüf değil, bu bina sanki bir ucuna bağlanmış lastik bir iple çekiştiriliyormuş izlenimi uyandırıyor insanda, ikinci dünya savaşında şehre yanlışlıkla düşen tek bomba bu binanın bulunduğu alana atılmış, görünce iyi ki atılmış diyorsunuz (tabii bu işin şakası) ve ortaya böylesine ilginç bir yapı çıkmış, binanın içerisinde bir de cafe mevcut.
  3. Çek Birası İçmek; Bol Bol bira için, makalenin başında da söylediğim gibi bu şehirde marketlerde su 1.5 euro bira ise 0.50 cent ile 1.00 euro civarında, cafeler de ise 1.00 ila 1.50 euro civarında. Yüzlerce yıllık ünlü çek biralarının onlarca çeşidi mevcut ama en ünlüleri (Pilsner Urguell, Staropramen, Kosovice, Kozel) tamamını denedim diyebilirim.

 

Prag’da benim tavsiye edebileceğim şeyler bunlar 32 yaşında ilk kez yurt dışına çıkma fırsatı yakaladığımdan, tarihi dokudan çok etkilendiğimden unutulmayacak anılar ile sona  eren bu seyahat ile ilgili notları burada sonlandırıyorum.

 

Önemli Not; Prag’a yıllar sonra eşim ve oğlumla bir kez daha gitme fırsatı buldum, güncel olması ve daha tecrübeli olduğumdan bu makaleye de göz atmanızı öneririm, (ana sayfadan ulaşabilirsiniz).