İTALYA- NAPOLİ-AMALFİ KIYILARI& CAPRİ ADASI

İTALYA (NAPOLİ-AMALFİ KIYILARI&CAPRİ ADASI) Napoli – Salerno – Vietri – Cetare – Ravello - Amalfi – Positano – Sorrento; Kıyıdan itibaren dik yükselen dağlar,  kaya yamaçlarına sıralanmış rengarenk evler, doğal güzelliğin zirvesi, teras olarak düzenlenmiş alanlardaki limon bahçeleri, ağaçların dallarında sallanan kocaman kocaman sarı limonlar, virajlı yollar, her gelir düzeyinden her yaş grubundan insanı kendine çeken minik kasabalar, denize birazdan yok olacak çizikler atan sürat tekneleri, sıcakta gölge bir kafede Aperol içip soluklanan yorgun ama tebessüm eden insanlar. İşte Amalfi sahilleri bu!

(Bence Amalfi kıyılarını anlatan en güzel kare, taş duvarlar ve teraslarda yer alan limon ağaçları)

Bu metin şu şekilde ilerleyecek; Önce kısa bilgiler, ardından keyifli kareler ve keyifli anları anlatan cümleler.

(Amalfi’nin en meşhur karakteri!)

Amalfi Neresi; 57 kilometrelik bir kıyı şeridinden oluşan, Güney İtalya’da Salerno ve  Sorrento şehirleri arasında yer alan deniz kenarındaki kasabaların geneline Amalfi bölgesi deniliyor.

Amalfi’ye Ne Zaman Gidilir; İtalya’nın güneyinde yer alan Amalfi sahillerini Türkiye’nin Antalya bölgesi gibi düşünün, Temmuz ve Ağustos ayları yüksek sıcaklık ve nem dolayısıyla sizi zorlayacaktır. Öyleyse bölgenin en güzel ayları Nisan-Mayıs ve Eylül sonu ile Ekim denilebilir. (eğer deniz tatili düşünmüyorsanız)

Amalfi’ye Nasıl Gidilir; Bölgeye yakın en büyük şehir Napoli, İtalya’daki yaygın tren ağı sayesinde gerek Salerno’ya ve gerekse Sorrento’ya Napoli’den tren ile geçebilirsiniz.

(Neredeyse küçük bir kavun kadar büyüklüğü ile, kalın kabuklu lezzetli meşhur Amalfi limonu!)

Amalfi’de Nerede Konaklamalı; Amalfi kıyı şeridi aşırı turistik dolayısıyla konaklama tesislerinin ücretleri de orta halli bir turist için biraz yüksek. (özellikle Amalfi ve Positano’da).

(Bölgenin en gözde kasabası Positano)

Peki Biz Nasıl Bir Program Yaptık; Aylar öncesinden aldığımız bilet ile 29 Mayıs günü sabah uçağı ile Napoli’ye indik. (Napoli İstanbul’a yakın bir şehir 1 saat 40 dakikalık bir uçuş süresi). Napoli Havalimanı şehrin yanı başında yer alıyor. Havalimanı çıkışındaki duraktan bineceğiniz otobüs ile (ücret 5 Euro ve bilet şoförden temin edilebiliyor) şehir merkezine (Piazza Garibaldi meydanına) 10-15 dakika içerisinde varıyorsunuz.

Yukarıda bahsettiğim gibi bölgede konaklama fiyatları orta halli bir turist için biraz yüksek, kıyı şeridi içerisinde uygun konaklama seçeneği sunan en iyi şehir Salerno (eee bizde mecburen Salerno’da kaldık) Napoli merkez tren istasyonundan aldığımız bilet ile 37 dakikalık bir yolculuğun ardından Salerno’ya vardık.

Bu arada tren bilet fiyatları hakkında bir uyarıda bulunmak istiyorum. Birinci ve ikinci sınıf trenler arasında özellikle böyle kısa süreli yolculuklarda hiçbir fark bulunmuyor. Bu iki tren arasındaki tek fark birinde koltuk numaranız var, diğerinde ise boş bulduğunuz koltuğa oturuyorsunuz. İkinci sınıf trenler daha çok noktada duruyor. Ama zaten Napoli-Salerno arasında başka bir istasyon olmadığından bu olumsuzluğu da yaşamıyorsunuz. Özetle ikinci sınıf ucuz treni tercih edin. (derim)

Napoli’ye Gidişte uçak belki rötar yapar düşüncesi ile önceden tren bileti almamıştık, Napoli tren istasyonuna vardığımızda ise (o zaman dilimi içerisinde) maalesef ucuz seyahat edebileceğimiz tren seferi bulunmuyordu, birkaç saat beklememek için 20 Euro’ya bir bilet alarak Salerno’ya geçtik. Ama dönüşte aynı hatayı yapmadık ve 5 euro’luk bilet ile Salerno’dan Napoli’ye döndük.

SALERNO;

Amalfi kıyı şeridinin doğu ucunda yer alan bölgenin iki büyük şehrinden birisi. Büyük bir limana sahip, aslında bölgedeki en az turistik şehir desek çok doğru olur.

Sakin, ucuz konaklama seçeneklerine sahip, aynı şeyi yeme-içme mekanları içinde söyleyebilirim, Amalfi sahil şeridinde yer alan kasaba ve şehirlere, Capri adasına ulaşım kolaylığı var. Amalfi bölgesini gezebileceğiniz Sita otobüsleri buradan hareket ediyor.

Bu tatil boyunca en lezzetli Pizzaları Salerno’da yedik. Konaklama noktası olarak Salerno’yu seçtiğimizden ötürü hiç pişman olmadık.

Konaklama için Booking.com üzerinden B&B al Corso adlı işletmeye rezervasyon yaptırdık, Vittoria Emanuel caddesi üzerinde sadece üç odası olan bir oteldi. (Pansiyon kelimesi daha doğru olur) oldukça temiz, her konuda yardımcı olmaya çalışan bir işletmecisi olan bu oteli, fiyat&denge açısından tavsiye ederim.

Otele yerleştikten sonra Konum olarak on numara bir tercih yaptığımızı fark ettik. Bu cadde şehrin (trafiğe kapalı) en hareketli caddesi, Vittoria Emanuel caddesini kesen ara sokaklar yeme-içme mekanları ile dolu, caddenin bir ucu Salerno’nun tarihi merkezinden başlıyor diğer ucunda ise tren istasyonu bulunuyor, Marina ve yat limanı ise beş dakikalık yürüme mesafesinde yer alıyor.

Salerno’da Ne Yapılır; Amalfi kıyı şeridindeki (Sorrento ile birlikte) en düz yerleşim  Salerno’da bulunuyor. Şehir turistik açıdan çok fazla bir şey vaat etmiyor. Bunu derken yanlış anlaşılmak da istemem Salerno aynı zamanda çok sakin ve sevimli bir şehir.

Salerno’da Ne Yenilir; Yukarıda söyledim, bu seyahatimiz boyunca tükettiğimiz en iyi pizzaları Salerno’da yedik. Beş farklı mekan denedik. Bir numaraya Gıagıu adlı pizzeria’yı yazıyorum. Pizzalar 7-12euro aralığında değişiyor. Pırıl pırıl bir mekan, Vittoria Emanuel caddesini kesen bir sokakta yer alıyor, pizzaları için şunu söyleyebilirim. Hem göze hem damağa hitap ediyor. İkinci önerim Pizzium adlı mekan Vittoria Emanuel üzerinde yer alıyor. Bu iki restaurantın dışında başka mekanlarda deneyimledik hiç biri kötü değildi, ama Salerno’da bu iki işletmeyi kesinlikle tavsiye ediyorum.

(Hem göze hem damağa; GIAGIU Salerno’da pizza yemek için ilk mekanınız olsun)

Salerno’dan Amalfi’ye Nasıl Gidilir; Sita adlı otobüs firması Salerno-Sorrento arasında kıyı şeridi boyunca seferler düzenliyor. Yazın yoğun sezonda daha fazla sefer yapılıyor mu bilmiyorum, ama bizim orada bulunduğumuz dönemde, Salerno’dan sabah 6.30’dan itibaren her yarım saatte bir Amalfi’ye otobüs bulunuyordu. Sita otobüslerinin merkez tren garı önünde durağı bulunuyor, bileti tren garı içerisindeki Tabacco Shop’dan alabilirsiniz, fiyatları ise şöyle; Tek kullanımlık 1.30, saatlik 2.40 günlük bilet ise 10 euro eğer fazla indi-bindi yapacaksanız 24 saatlik bilet çok avantajlı, otobüsler çok dolu oluyor, Salerno’dan Amalfi’ye giderken şoförün arkasındaki sıraya oturmaya çalışın, yol boyunca maceralı bir yolculuk ve muhteşem bir manzara sizi bekliyor.

(Salerno feribot iskelesi, Amalfi’ye gidiyoruz)

Bir gezi bloğunda okuduğum tarifi buraya yazayım, Tren garından sola döndüğünüzde geniş bir caddeye çıkıyorsunuz, 100 metre sonra bir köprü geçeceksiniz, soldan devam edin, ileride soldaki tren alt geçidini kullanarak devam ettiğinizde 100 metre ileride bir göbek göreceksiniz. Göbekten sağa dönün, biraz ileride Sita otobüslerinin ilk durağı ile karşılaşacaksınız, 10 dakikalık yürüyüşü göze alırsanız hem manzarayı seyreder hem de oturarak rahat bir yolculuk yapabilirsiniz. (otobüsler çok kalabalık oluyor!)

Sita otobüsleri; Salerno-Vietri Sul Mare-Maiori-Minori-Atrani-Ravello-Scala-AMALFİ-Conca dei Marini-Furore-Praiano-Pasitano-Tramonti-Priora-SORRENTO arasında gidip-geliyor. Her halükarda Amalfi kasabasında otobüs değiştirmeniz gerekiyor. Ravello ve Scala ise kıyı şeridi içerisinde yer almayan, zirvede bulunan yerleşim yerleri.

Biz ilk gün yukarıda tarifini verdiğim ilk istasyona yürüyerek Sita otobüsüne bindik ve Amalfi’ye kadar giderek burada otobüs değiştirdik ve kıyı şeridinin diğer ucunda yer alan Sorrento şehrine kadar gittik, yolculuk Salerno’dan 3,5 saat sürdü, aslında 60-70 kilometrelik bir mesafe için korkunç bir süre, ama bu yol öylesine virajlı ve o kadar dar bir güzergah ki anlatılır gibi değil, lafın gelişi söylemiyorum, anlatılır gibi değil, çocukluğumdan beri araba sürüyorum ama bu güzergahta kesinlikle araç sürmek istemem, bu otobüs seyahatini mutlaka yapın diyorum, muhteşem bir deneyim. Daha önce Milano-Zürih arası yaptığım tren yolculuğu için hayatımdaki en güzel tren yolculuğu demiştim, Salerno-Sorrento arasındaki otobüs yolculuğu için de aynı şeyi söyleyebilirim, yaşamım boyunca yaptığım en ilginç en farklı en heyecanlı otobüs yolculuğuydu, evet yıpratıcı yorucu ama çok heyecanlı.

Amalfi’de araç kiralarken bir kez değil beş kez düşünün derim, kıyı şeridi boyunca bir otobüsün geçebileceği yerden nasıl iki otobüs geçiyor ben gerçekten çözemedim, bazı yerlerde iki araç karşılıklı geçemeyeceği için trafik tıkanıyor, ama tüm bunlar bu yolculuğu farklı ve heyecanlı bir hale getiriyor. Zaten onlar da bu durumun farkında olmalı ki bu ilginç yolu genişletmeyi, tüneller açmayı akıllarından dahi geçirmiyorlar. (Böyle büyük fikirler bizim gibi büyük milletlere ait).

Amalfi kıyı şeridi boyunca otopark çok büyük bir sorun, otoparklar çok pahalı, aynı şeyi taksi için de söyleyebilirim, taksi bulmak çok zor ve fiyatı çok pahalı, öyleyse istikamet Sita sut otobüs durağı.

Sita otobüsleri için son bir şey daha söyleyerek bu konuyu sonlandırayım; Amalfi’den bindikten sonra Positano’ya vardığımızda şoför Positano diyerek bağırdı, otobüste büyük bir alkış koptu. Hiç abartılı değil, bu usta şoförler bu övgüyü hak ediyorlar.

Son bir bilgi dünyadaki ilk tıp fakültesi Salerno’da kurulmuş.

SORRENTO;

Salerno’dan çok ama çok daha gösterişli, tıpkı Antalya gibi falezlerin üzerine kurulmuş bir şehir, Napoli körfezinin bir ucunda Napoli’nin ve Vezüv yanardağının yanı başında yer alıyor, hemen karşısında Capri adası bulunuyor.

Sorrento’nun yüksek tepelerinde çok şık gösterişli oteller gördüm, limoncello’nun ana vatanı bir kez daha söylüyorum Salerno’dan çok daha gösterişli bir şehir.

 

Eğer konaklama açısından Salerno-Sorrento arasında tercih yapmak durumunda kalırsanız, kesinlikle Sorrento’yu seçin derim, tek dezavantajı Positano-Amalfi gibi kasabalara ulaşımın biraz daha zor olması. (Salerno’ya göre)

(Limoncello’nun ana vatanındayız)

Sorrento’da kaldığımız iki saat boyunca turistik bölgeyi gezdik, deniz kenarına indik, birkaç fotoğraf çektirdik, limon sorbe yedik bir şeyler atıştırdık ve Sorrento’ya veda ettik. (Şimdi seyahatin ardından bu satırları yazarken bu seyahatteki tek hayıflandığım şeyin Sorrento’ya daha fazla zaman-ilgi gösterememek olduğunu düşünüyorum, maalesef bu üzüntü çok yeri sınırlı bütçeyle dolaşmaya çalışmanın kaçınılmaz sonucu)

POSİTANO;

Amalfi kıyı şeridinin en göz alıcı şehri, buraların meraklısı olanlar bilir Amalfi ile ilgili her beş fotoğrafın dördü Positano’ya aittir. Bu bir tesadüf değil, Positano hem tepelerdeki seyir teraslarından, hem de plajdan muhteşem görünen bir yerleşim yeri, imrendiğiniz o fotoğraflardan siz de bol bol çekeceksiniz.

Bu bölgedeki en pahalı konaklama tesisleri Positano’da bulunuyor, aynı şeyi yeme-içme mekanları içinde söyleyebilirim.

(Positano’da tepeden aşağıya inerken böyle onlarca teras ile karşılaştık)

Evet kartpostallık bir şehir, evet göz alıcı, evet çok gösterişli ama çok kalabalık, Mayıs ayının son gününde Positano’daydık sezonda Temmuz ve Ağustos’ta sıcaklığın yükselmesi ile birlikte bu kalabalığın çekilemeyeceğini düşünüyorum. Tabii yamaçlarda yer alan lüks bir otelin havuz başında tepeden denizi ve plajı seyredip soğuk Aperol’unuzu yudumlamıyorsanız.

(İşte o teraslardan birisi daha)

Sorrento’dan gelirken Positano’nun tepesinde yer alan durakta otobüsten indik, plaja kadar tatlı bir rampayı kat ederek yürüdük, çok güzel fotoğraflar çektik, soluklanıp Amalfi kıyı şeridini ve Positano’yu doya doya seyrettik. Bu yürüyüşü size de tavsiye ediyorum. Önemli Not; Plajdan yukarıya çıkmaya çalışmayın, aksi takdirde yürüyüş tavsiyesinde bulunduğum için kulağım duymasa da söyleyeceklerinizi tahmin edebiliyorum.

Plaja indiğimizde kafelerden birinde soğuk bir şeyler içtik, ardından Positano’nun Amalfi kasabası tarafında yer alan ve göreceli olarak (daha az yokuş olan) diğer tepesine çıkarak bu şirin yeri bir de karşı tepeden seyrettik.

Biz Positano’ya veda etmeye hazırlanırken, yamaçlardaki restaurantların kafeteryaların masaları dolmaya başlamıştı, zira Positano ziyaretçilerine birazdan muhteşem bir gün batımı manzarası sunmaya hazırlanıyordu.

Sita otobüsüne binerek Amalfi’ye geri geldik Salerno’ya dönmek için Amalfi’de aktarma yaptık, Amalfi kasabasını ertesi güne bırakarak günü sonlandırdık. (evet çok yorucu bir programdı, ama kıyı şeridindeki en uzak noktaları görmeyi tamamlamıştık, 10 euroya aldığımız 24 saatlik biletin hakkını fazlasıyla verdik, zira teknik olarak daha fazla kullanılamazdı, helal olsun bize helal olsun sızım sızım sızlayan ayaklarımıza).

AMALFİ;

Kıyı şeridine adını veren meşhur Amalfi !

John Steinbeck Amalfi sahilleri için “Gerçek olamayacak türde, rüya gibi bir yer” demiş.

Pırıl pırıl bir deniz, yamaçlara dik kayalara inşa edilmiş villalar ve turistik tesisler, hiç bozulmamış doğal yapı, tarihi sokaklar, lezzetli restaurantlar, küçük sanat atölyeleri, çini dükkanları ile Amalfi kıyı şeridi Steinbeck’in cümlesinin hiçte abartılı olmadığını düşündürüyor.

Üçüncü gün sabah kahvaltının ardından soluğu Salerno feribot iskelesinde aldık.

Salerno’dan Amalfi’ye gitmenin bir diğer yolu da feribot, eğer şartlar uygun ise hem otobüs hem de feribot mutlaka denenmeli, her iki seyahat deneyimi de mutlaka yaşanmalı diyorum.

Tek bir gününüz var ise feribot ile gidip, otobüs ile dönebilirsiniz. Bu kıyı şeridinde hızlı seyahat etmenin yolunun feribot tercihi olduğunu da söyleyeyim.

Amalfi’de Feribot; Amalfi kıyı şeridinde Travel Mar adlı şirket feribot seferleri düzenliyor. (Bilet Ücretleri; Salerno-Positano 15, Salerno-Amalfi ise 10 euro) evet bu ulaşım tercihi Sita otobüslerine göre biraz daha pahalı ama tüm kıyı şeridini birde denizden görmenizi tavsiye ederim, araç ile inilemeyen minik koyları dik yamaçların üzerine inşa edilmiş (nasıl yapıldığını anlayamadığınız) otelleri villaları seyrederek seyahat etmiş olacaksınız. Çok keyif alacaksınız, feribot keşke daha yavaş yol alsa diye hayıflanacaksınız.

Salerno’dan bindiğimiz feribot 35 dakika sonra Amalfi limanına vardı. (Gidiş yolunda kıyı şeridini seyredecek pozisyonda oturmanız seyahati daha keyifli bir hale getirecek hatırlatmasında bulunayım.  (Salerno’dan Amalfi’ye giderken sağ tarafa oturmalısınız)

Amalfi bu kıyı şeridinin tam orta yerinde bulunuyor. İskelenin yanı başında Amalfi’den Sorrento’ya veya Amalfi’den Salerno’ya giden Sita otobüslerinin duraklarını göreceksiniz.

Kıyıya paralel sıralanmış yapıların hemen ardında Amalfi’nin küçük meydanı yer alıyor. Meydanda sağ tarafta dik basamaklarla çıkılan Amalfi Katedrali bulunuyor, solda ise katedrali seyredip limon sorbet ve Aperol Spritz’ini içen yüzlerce turist.

(Amalfi’nin simge yapısı, dik basamaklar ile çıkılan bu katedral)

Katedrale sırtınızı dayadığınızda karşınızda solda bir dondurmacı bulunuyor, bu işletmenin, derin dondurucudan çıkartılmış Amalfi limonlarının içerisinde sunduğu limonlu dondurmasını bir deneyin. En iyisi olduğunu iddia ediyorlar. (ben onların yalancısıyım)

(Bölgedeki meşhur limon, işte bu yamaçlarda yetişiyor)

Amalfi altından girip üstünden çıksanız bir saat içerisinde dolaşabileceğiniz bir kasaba, denizden bakıldığında hemen yanı başında yer alan Atrani ise en az onun kadar göz alıcı duruyor.

ATRANİ;

Amalfi’nin yanı başında yer alan, Atrani, en az havalı Amalfi kadar güzel bir kasaba, kesinlikle pas geçmeyin.

Atrani lacivert şezlong ve şemsiyelerden oluşan küçük harika bir plaja sahip, viyadüğün ardında kalan dar sokaklarında dolaşın, korunaklı plajında serinleyin. Hoş cafelerinde keyifle dinlenecek ve Atrani’den memnun ayrılacaksınız.

RAVELLLO;

Ravello Amalfi bölgesinde kıyıda yer almayan, yüksekte konumlanmış bir kasaba.

Ravello’ya Nasıl Gidilir ? Önce nasıl gitmemeniz gerektiğini anlatayım! Salerno’dan Amalfi’ye gelirken, Ravello yazan noktada otobüsten inerek yürüyerek gitmeye, kesinlikle kalkmayın !

Okuduğum bir iki gezi bloğunda Amalfi’den kalkan otobüsler (Scala-Ravello otobüsleri) ile Ravello’ya gidilebileceğinden bahsediliyordu. Gittiğimiz dönemle mi ilgili bilmiyorum, en az 5-6 kişiye Ravello’ya otobüs  ile nasıl gidebileceğimizi sorduk. Herkes ayrı bir cevap verdi, bir saate yakın Ravello otobüs durağı yazan noktada bekledikten sonra, bir görevli taksi dışında herhangi bir ulaşım seçeneği olmadığını söyledi. Amalfi’de ki taksi ücretleri hakkında daha önce bilgi vermiştim !!!

(Villa Rufolo)

Ravello içerisinde yer alan Villa Rufolo’nun “sonsuzluk terası” benim bu seyahatte en merak ettiğim ve fotoğraflamak istediğim yerdi.

Ravello’ya otobüs ile gitme imkanımızın olmadığını öğrenince, düşünüp taşınıp kaşındığımız esnada, Vito minibüs (taksi) ile Ravello’ya turist taşıyan uyanık taksicilere rastladık. Bizdeki karşılığı taksi-dolmuş, 20 dakikalık yol için kişi başı 20 euro istiyorlardı, pazarlık yapmaya çalıştıysam da sonuç alamadım ve 20 euro vererek (sadece tek yön!) Ravello’ya çıktık. Bu arada Scala kasabası  Ravello’nun yanı başında yer alıyor, eğer otobüs ile Scala’ya gitme imkanınız varsa, otobüsten indikten sonra (yol ayrımında)  Ravello rahat bir yürüyüş mesafesinde yer alıyor.

Villa Rufolo ve Sonsuzlu Terası; Villa Rufolo Amafi kıyılarını gören bir dağın zirvesine yamaç kenarına inşa edilmiş bir saray, günümüzde içerisinde bir müze de yer alıyor. Giriş Ücreti 8 euro, içeriye girdikten sonra güzel düzenlenmiş bir bahçe ile karşılaşıyorsunuz ardından ise muhteşem bir deniz manzarası sizi büyülüyor.

Aslında karşılaştığınız manzara bütün kartpostallardan bilinen bir kare, evet buraya kadar geldik ve bu muhteşem manzarayı gördük diyerek keyifleniyorsunuz. Bol bol fotoğraf çekmekten geri kalamıyorsunuz.

Villa Rufolo’yu gezdikten sonra Ravello’nun küçük ama şirin meydanında yer alan kafelerden birinde soğuk bir şeyler içtik. Ardından da zorlu ama yokuş aşağıya bir yürüyüş için harekete geçtik.

Ravello-Minori arasında yer alan yürüyüş yolu için, Amalfi’deki en keyifli yürüyüş rotası deniliyor, zirveden denize iniyorsunuz, evlerin arasından, limon ağaçlarının altından yürüyorsunuz, her kıvrımın ardından Minori’ye Amalfi kıyılarına bir daha bakıyorsunuz. Yol boyunca sevimli çini porselen yönlendirmeler bulunuyor, şaşırmanız varış noktanızı kaybetmeniz olanaksız.

Nurşen biraz söylendiyse de, güneş nedeniyle aşırı terleyip yorulduysak da, keyifli bir 45 dakika idi, biz aşağıya doğru inerken, yokuş yukarı tırmanan birkaç kişiye (turiste) rastladık. Cesaretlerinden ötürü kendilerini kutluyorum. Zira Ravello-Minori yürüyüş rotasının başlangıcı kesinlikle Ravello olmalı.

Minori’ye vardığımızda hemen kendimizi bir kafeterya’ya attık. Sıvı depolamamız lazımdı. 🙂

MİNORİ;

Bu seyahatimiz boyunca en sevdiğim Amalfi kıyı kasabası Minori oldu.

Sessiz ve sakin, huzurlu ve temiz, kaliteli ve mütevazi, Amalfi sahillerinde konaklayacak ve deniz tatili yapacaksanız tercihiniz kesinlikle Minori olsun, hiç pişman olmayacaksınız. Minori’nin bir yanında (araç ile 5 dakika) Maiori,  diğer yanında  Atrani ve Amalfi yer alıyor.

Fiziki olarak diğer kasabalardan daha düz bir alana konumlanmış, Amalfi sahil şeridinin en küçük kasabalarından birisi.

Amalfinin tam orta yerinde yer alan Minori, bu sahil şeridi içerisinde benim göz bebeğim oldu.

Positano ve Amalfi’nin karmaşa ve gürültüsünden sonra, Minori’nin sadeliği sessizliği ağrıyan bacaklarınıza, yorgun zihninize ve ter içerisindeki bedeninize çok iyi gelecek.

(Fotoğrafta aşağıdaki ilk kasaba Minori ardında ise daha büyük bir yerleşim yeri olan Maiori yer alıyor)

MAİORİ;

İlk gün Sita otobüsü ile seyahat ederken, Maiori’de ilginç bir şekilde otobüsten indirildik ve başka bir otobüs ile devam edeceğimiz konusunda bilgilendirildik.

Bu kısa zaman diliminin dışında, Maiori’yi (Mayori diye okunuyor) ayrıca bir daha geniş şekilde gezme şansımız olmadı.

(Denizden Cetara)

Çünkü sabah feribot ile önce Amalfi’ye geldik, adını bölgeye veren kasabayı gezdik, ardından Ravello’ya çıktık Villa Rufolo’yu gezdik, sonra da uzun bir yürüyüşün ardından Minori’ye indik gün içerisinde son olarak Vietri’yi de gezmeyi düşündüğümüz için otobüsten Maiori’de inmedik.

Gördüklerimi şu şekilde özetleyebilirim; Maiori’de tıpkı Minori gibi, daha düz bir alana kurulu, bölgedeki en büyük oteller Maiori’de yer alıyor. Aynı şekilde büyük bir kumsala sahip, bütçenize uygun ise Amalfi sahil şeridi içerisinde konaklamak için ilk olarak Minori’yi ardından Maiori’yi tercih edin derim.

CETARA;

Salerno’nun yanı başında yer alan (arkada uzakta sağda kalan yerleşim yeri Salerno) Cetara çok ama çok şirin bir tatil beldesi. Yol üzerinde yer aldığından pas geçilmemeli düşüncesindeyim.

VİETRİ sul MAR;

Amalfi’de feribottan indikten sonra Tabocco Shop’tan dört adet tek kullanımlık SİTA otobüs bileti aldım (ücret 1.40 euro), bildiğiniz üzere Amalfi’den Ravello’ya taksi dolmuş, Ravello’dan Minori’ye ise tabanvay ile seyahat ettiğimizi yukarıda anlattım. Minori’de soluklanıp, küçük bir marketten iki soğuk bira aldık, bu bölgede çok farklı lokal biralar bulunuyor, lezzetleri ise hiçte fena değil, biraları aldığımız marketin önündeki oturma grubunda (gölge ve güzel bir alandı) yuvarladık, enerjimizi toparlayıp küçük bir Minori turu yapmamızın ardından sahile vardık, ardından da SİTA otobüsüne binerek tek kullanımlık biletlerimizi basarak Vietri sul Mar’da indik.

Vietri Salerno’ya en yakın kasaba, büyük bir plaja sahip. Salerno limanının hemen arkasında (sırtında) yer alıyor.

Salerno’dan şehir merkezi içerisinde hizmet veren belediye otobüslerini kullanarak da (SİTA’dan bahsetmiyorum, bilet tipi de farklı) Vietri Sul Mar’a gelebilirsiniz.

Vietri (İtalya’nın bu bölgesinde çok yaygın olan) seramik atölyelerine ve sanatçılarına ev sahipliği yapan bir kasaba.

Kasaba içerisinde onlarca seramik atölyesi var, sanatçılar bu atölyelerde eserlerini yapıyor ve sergiliyorlar, sizde seramik masaların, sandalyelerin nasıl boyandığını izleme şansı elde ediyorsunuz.

Bu ürünlerin fiyatları, orta halli bir turist için yüksek sayılabilir. Örneğin salonunuzdaki veya balkonunuzdaki sehpayı süsleyecek bir tabak için 100-150 euro’yu gözden çıkarmalısınız. İki sandalye ve sehpadan oluşan bir grup için 3000-4000 euro civarında bir bedel ödemelisiniz.

Vietri Salerno’nun yanı başında yer aldığından, geniş gösterişli bir plaja sahip olduğundan, doğal ve sevimli görüntüsünden, bir sanat kasabası olmasından ötürü, ziyareti fazlasıyla hak ediyordu.

Üzerimizde hakkı kalmasın diye, sanat atölyelerini  gezdik, çini masa boyayan sanatçıları izledik, kasabanın güzel terasında birkaç fotoğraf çektirdik ve günü tamamlayarak Salerno’ya geri döndük.

CAPRİ;

Salerno’daki son günümüzde buralara kadar gelmişken Capri adasını da görelim mantığı ile, sabah saat 7.30 da kalkacak feribot için, 7.20’de feribot iskelesine gittik. Görevlinin rezervasyonunuz var mı sorusuna hayır cevabını verdiğimizde, 7.30 feribotu için bilet olmadığını öğrendik, Allahdan saat 8.00 de Capri’ye bir feribot seferi daha vardı. Öyleyse neymiş, “bilet bir gün önce alınmalıymış”  o yarım saat içerisinde satın aldığımız kruvasanlarımızı yedik, yanımızdaki meyve sularımızı içtik ve ardından iskeleye yanaşan feribotun “Amalfi sahil şeridi manzarasını” en güzel görebileceğimiz koltuklarına yerleştik.

(Salerno-Capri arasında feribot ile yolculuk ederken bu sahilleri seyrede seyrede gidiyorsunuz)

Salerno’dan Capri adasına  (bizim bindiğimiz feribot) Vietri sul Mar, Maiori, Amalfi’den de yolcu alarak, iki saat içerisinde vardı. Keşke Positano’ya da uğrasaydı çünkü sahil şeridinin en göz alıcı şehrini bir kez de denizden görmek ve görüntülemeyi çok istiyorduk. (Maalesef uğramadı, uzağından geçip, Capri’ye vardı).

(Kardeşim o oteli oraya nasıl yaptın)

Salerno-Capri arasında hizmet veren feribotlar, diğer feribotlardan daha süratli ve daha büyük, (zaten bu feribotları farklı bir şirket çalıştırıyor ismi Alicost). Bilet ücreti gidiş-dönüş 40 euro bilet ücretine 2,5 euro’da şehir vergisi ilave ediliyor.

Capri liman girişinde, limandaki yoğunluktan ötürü açıkta 15-20 dakika bekledik, yazın yoğun sezonda da böyle mi bilmiyorum ama, Capri adası, Napoli’den Sorrento’dan Salerno’dan, Positano’dan ve Amalfi’den gelen günü birlik turist ve dev yolcu gemilerinin getirdiği binlerce ziyaretçi nedeniyle çok kalabalıktı.

İtalya’nın bu meşhur adası, bir çoğumuzun bildiği üzere, daha çok zengin turiste hitap eden çok pahalı bir ada, bizde bu özelliğini bildiğimizden çantamıza sandviçlerimizi içeceklerimizi hazırlayarak Capri’ye gelmiştik. (İşletmelerdeki fiyatları gördüğümüzde çok iyi yaptığımızı anladık).

Capri hakkında size faydalı birkaç bilgi vereyim. Ada üç bölgeden oluşuyor. Limanın olduğu bölge Marina Piccola ve Marina Grande (adanın ana limanı) olarak adlandırılıyor. Bizim bindiğimiz feribot Marina Grande’ye yanaştı. Centro Capri dedikleri merkeze hem küçük minibüsler (ücret 2,20 euro) hem de füniküler ile (tek yön 8 euro çift yön 11 euro) gidilebiliyor. 20 dakikalık yürüyüşü göze alırsanız yürüyerek de çıkabilirsiniz. biz yürüyerek çıktık,  (Not; özellikle inişte hiçbir şeye binmeye gerek yok) fünikülerin tamamen turistik olduğunu düşünüyorum, dolmuşun tek kötü yanı ise kalabalık olması.

Capri Centro denilen bölge, Capri adasının en hareketli yeri (adından anlaşıldığı gibi) bu bölgede lüks oteller, dünya jet sosyetesinin alışveriş yaptığı butikler, ve yeme-içme mekanları bulunuyor. Zaten Capri adasındaki zamanınızın çoğunu bu bölgede geçireceksiniz.

(Fotoğrafı çektiğim tepe; Capri Centro’da fünikülerin varış noktası aşağıda gözüken yer ise liman Marine Grande)

Capri Centro’dan bindiğimiz minibüs ile Ana Capri’ye geçtik (dolmuş ücreti bütün hatlarda aynı 2.20 euro seyahat süresi 7-8 dakika). Adada bir de üzerinde tentesi olan üstü açık limuzin taksiler hizmet veriyor, ücret fiks 20 euro.  Ada içerisinde taksinin şart-gerekli olduğunu düşünmüyorum. Zira mesafeler birbirine oldukça yakın.

(Sanırım, Capri Centro’nun küçük terasında yer alan bu eserler sürekli değiştiriliyor, çünkü daha önce seyrettiğim görüntülerde bu alanda yer alan başka eserler görmüştüm)

Ana Capri bölgesinde, Capri adasının zirvesine çıkılan bir telesiyej bulunuyor. Ücret iki yön için 18 euro, zirveden Napoli körfezini, Sorrento’yu ve Amalfi kıyılarını seyretmek ilginç ve keyifli olurdu, fakat eşim Nurşen bu tür etkinliklerden hoşlanmıyor tehlikeli buluyor, istiyorsan sen tek başına çık ben Ana Capri’de oyalanırım dedi, açıkçası benim de tek başına çıkmak pek işime gelmedi. Ana Capri’den ormanın üzerinden adanın zirvesine yol alan telesiyej hattı yoğun ilgi görüyor, denenebilir diyorum.

Ana Capri’den tekrar Capri Centro bölgesine dönerek (minibüs ile) kendimizi Centro bölgesinin kalabalığına kaptırdık, Limana dönüşte ben merdivenleri Nurşen minibüsü kullandı. (2,20 euro 2,20 euro’dur).

Marina Grande’ye vardığımızda inanılmaz bir kalabalık ile karşılaştık, öyle ki, yeme-içme mekanlarında boş masa bulmak bile bir mesele oldu. Feribotumuzun kalkmasına iki saat vardı, bir kafeteryaya oturarak soğuk bir şeyler içtik, çevreyi seyrettik ve soluğu feribot iskelesinde aldık.

Bir de bu meşhur adada, limanın arka tarafında kalan, daha çok lüks  plajların, oteller ve restaurantların olduğu kısmı var, bu bölgeye limandan kalkan küçük gezi tekneleri ile gidilebiliyor, bir tur yapıp dönebilir o meşhur kayaları görebilirsiniz, ayrıca sürat teknesi kiralayıp deniz keyfi yapabilirsiniz, biz günü birlik geldiğimiz Capri adası turunda bu bölgeyi görmedik, açıkçası zaten bu faaliyetler orta halli turistin tatil bütçesini yerle bir edecek etkinlikler. 🙂 Bu sözümün abartılı olduğunu düşünmeyin, Amalfi kıyı şeridi boyunca tekneler ve küçük sürat motorlarıyla, karayolu ile gidilemeyen koylarda deniz keyfi yapan insanlara bakıp bu teknelerin günlük kiraları ne kadar acaba diye merak ettik, fiyatların 1800 Euro’dan başladığını öğrendiğimizde bir kafede birer soğuk bira içtik ve soluklandık.

Capri için şunu söyleyebilirim, çok kalabalık, daha önce gördüğüm sessiz alımlı Yunan adalarının (Patmos, Kos, Leros) gerisinde, gittik pişman olduk mu hayır, bir kez daha gider miyim yine hayır. Kendi yazdığım bu cümleme bir şerh düşeyim, bir gün lotodan büyük ikramiye çıkarsa, Capri’ye bir daha gelirim. Capri günü birlik turist için karmaşa kalabalık ve yorgunluk, adada konaklayan eşeği gölgede turistler için ise akşam serinliği, göz zevki, esinti, lezzet ve lüks.

Capri dönüşü, minik pansiyonumuzun işletmecisi Noemi’nin tavsiyesi ile bir Pub’a gittik, yerel halkın gittiği  turistik olmayan hoş bir mekandı, yanı başındaki Pizzeria’dan ve Burger’ciden  pizza ve hamburger siparişi de verdik. Çok lezzetli ve ekonomikti. Mekanın ismi CERCOPITECO (tavsiye olunur).

Napoli’ye dönüş; Salerno’da konakladığımız pansiyon ile tren istasyonu arası 5 dakikalık yürüyüş mesafesindeydi, hemen tren istasyonunun önünde köşe başında yer alan kafeteryada basit bir kahvaltı yaptık. (Kruvasan 1.20 euro kahve 2.40 euro), ve dört gece geçirdiğimiz sakin Salerno’ya veda ettik.

NAPOLİ;

Salerno tren istasyonu içerisinde yer alan bilet bankosundan aldığımız 2. Sınıf iki tren bileti ile (ücret sadece 5 euro) 40 dakika sonra bu seyahatimizdeki son noktamız Napoli’deydik.

Bugüne kadar Napoli ile ilgili neredeyse tek güzel bir şey okumadım desem abartı olmaz, okuduklarım şunlardı, kapkaç var, sokaklar çöp yığınları ile dolu, dökük bir şehir, çok pis, otomobil ve motosiklet sürmek çok zor vb.

Belki de sıfır beklenti ile gittiğimden mi bilmem, Napoli beni (aşırı kalabalık olmasının dışında) fazlasıyla tatmin etti. Bir kere çok hareketli ve aşırı heyecanlı, çok fazla kalabalık ama birçok İtalya şehrine göre daha ucuz daha ekonomik ve daha sıcak. (termometre ısısından bahsetmiyorum)

Napoli’deki tek günümüz için ana tren istasyonunun hemen karşısında yer alan UNO Hotel’e rezervasyon yaptırmıştık. (bu oteli tercih etme nedenimiz şuydu), hem trenden indikten sonra, hem şehir içi ulaşımda hem de havalimanına transferde kolaylık ve tasarruf sağladık, çünkü Napoli metro hatları, tren istasyonu, havalimanı otobüslerinin tamamı için bu bölge bir merkez konumunda. Evet otel normalden biraz daha pahalı idi, ama çok doğru bir karar vermişiz.

Otelin emanetine valizlerimizi bırakıp bir şehir haritası istedik, ardından da yürüyerek Old Town olarak adlandırılan tarihi bölgeye doğru yol aldık.

Napoli denildiğinde ilk akla gelen Napoliten Pizza olduğundan daha önce bir araştırma yapmıştık. Neredeyse bütün videolarda-bloglarda Pizzeria Antik Michele ve Sorbillo’dan bahsediliyordu.

Biz de ilk olarak otelimizin birkaç dakika uzağında yer alan Antik Pizzeria Michele uğradık (daha doğrusu yolumuz üzerindeydi, rastladık). Saat sabah 10.45’ti kapı önündeki görevlinin sıra numarası verdiğini gördüm, ne zaman açılıyor diye sorduğumda 15-20 dakika sonra cevabını alınca, bir sıra numarası da ben aldım. 20 dakika çevrede oyalanarak geri döndük. Müşteri kabulü başlamıştı. Birkaç dakika sonra da içeri alındık.

Buradaki sistem şöyle işliyor, kapı önündeki asık suratlı yapılı adam, size bir numara veriyor ve ardından işletmenin kapısındaki elektronik tabeladan sizin sıranızın gelmesini bekliyorsunuz.

Açıkçası bu işletmenin Pizzasını mutlaka denemek istiyorduk, Napoliye gelmeden önce Antik Michele’in önünde  2-3 saat sıra beklediğini söyleyen metinler okudum videolar izledim. Erken gitmemizin avantajı ile çok aç olmamamıza rağmen 11.15’de Margarita’larımız önümüzdeydi.

Antik Michele Pizzeria Napoli’nin en eski pizzacılarından birisiymiş, duvarlarda, Julia Roberts’ın, Maradona’nın ve başka ünlü simaların resimleri bulunuyor. Kola istediğinizde yanında plastik bir bardak veriyorlar, servis hızlı, mekan küçük pizzalar ise çok büyük,.

Şehrin bu en ünlü Pizzacısında iki çeşit pizza bulunuyor, sadece domatesli Marinata, ve Peynir domates ile yapılan Margarita. Fiyat ise 5,50 Euro.

(Fenerbahçe-Galatasaray maçı değil, Napoli’de Pizza kuyruğu)

Peki sonuç, hayal kırıklığı denilemez, ama bu kadar çok övgü biraz abartı, pizzalar çok sulu çok malzemeli ve lezzeti de fena değil, fakat akşam yemeği için hemen bu mekanın karşısında yer alan Pizzeria D’Angeli’nin hem pizzaları hem de hizmet kalitesi buradan daha iyiydi. Fiyatları ise bir tık yüksekti. D’Angeli Adres; Via Pietro Colletta, 22 Via Foria 138.

(Biz de buna yetim doyuran deniliyor)

Eğer Antik Michele’in önünde 2-3 saat kuyruk bekleseydim, açıkçası geçen zamanıma üzülürdüm, ama bu ünlü mekanın Pizzasını hemencecik yediğim için buradan mutlu ayrıldım. Denemenizi ama gittiğiniz saate dikkat etmenizi tavsiye ederim. (Antik Michele Pizzeria 11.00-23.00 saatleri arasında hizmet veriyor.)

Peki Napoli’nin bu meşhur pizzasının sırrı ne, birincisi kullanılan domates (Pomodoro), manda sütü ile elde edilen Mozzarella peynir, ve kullanılan un, Napoli pizzası ekşi mayalı hamur ile yapılıyor, tabanı ince kenarları ise pofidik ve kalın, şehirde odun ateşi ile pişirilmeyen tek bir pizzaya rastlamadık. Hatta araştırırken bu odunların nem oranlarının da pizzanın pişirilmesinde önemli olduğunu öğrendim. Eğer odun çok kuru ise Pizza yanıyormuş, yaş ise hamur kalıyormuş. Özetle basit ayrıntılar, lezzeti arttıran unsurlar oluveriyor.

Pizzalarımızı yedikten sonra, elimizdeki haritada yer alan Old Town’ı gezmeye başladık, şehirde görülmesi gereken tarihi yapıların, kiliselerin, tarihi ve turistik sokakların tamamı bu bölgede yer alıyor. Bu bölge’de; S.Paolo Maggiore, S.Lorenzo Maggiore, S. Domenico Maggiore, Policlinico ve Duomo meydanı yer alıyor)

Bu bölgeyi dolaşırken karşımıza (önündeki izdiham nedeniyle dikkatimizi çeken) Sorbillo Pizzeria çıktı. New York, Milano gibi başka şehirlerde de şubeleri bulunan bu mekanın sosyal medyada bir çok videosunu izlemiştim. Sorbillo’nun Napoli’de iki şubesi bulunuyor, bizim karşılaştığımız şubede herkes bizdeki pişiye benzer kapalı bir pizza yiyordu. Hamuru açıyorlar, içerisine bol malzeme dolduruyorlar, kapatıp kızgın yağda pişirdikten sonra, kağıda sarıp insanlara veriyorlar. Günde binlerce üretilen bu ürünlerin hep aynı kalitede olmasını beklemek fazla iyimserlik olsa gerek. Ama turistlik durumu böyle bir şey listenizde varsa, yapacaksınız ve elinizdeki listeye bir çentik atacaksınız.

(Napoli’deki futbol tutkusu anlatılır gibi değil)

Bu tarihi bölgenin sınırlarının bittiği noktada, (hava oldukça sıcak ve şehir çok kalabalıktı) metro ile otele dönüp, odaya yerleşip bir duş alalım ve tekrar gezmeye başlayalım dedik.

Toledo metro istasyonu ilginç mimarisi nedeniyle notlarım arasında yer alıyordu. Navigasyondan baktığımda bu ilginç metro istasyonunun yakınında olduğumuzu fark ettim.  Otele dönüş yolunda (gerçekten görülmesi gereken)  bu metro istasyonunu kullanarak Garibaldi meydanında yer alan otelimize geri döndük.

(İlginç tasarımı ile Toledo metro istasyonu)

Bir saatlik molanın ardından, lobideki görevliye sabah onlardan aldığım haritayı göstererek, şehrin bu bölgelerini gezdik (Old town) akşama kadar sizce nerelere gitmeliyiz diye sordum. Resepsiyonist elimdeki haritaya elindeki kalem ile Liman, Kale, Marina, Yat limanı ve Piazza Plebıstıco meydanını işaretledi. Garibaldi’den taksi dışında nasıl gidebileceğimizi sordum. Bölgenin Municipio metro istasyonuna yürüyüş mesafesinde olduğunu söyleyince yola koyulduk.

Napoli’de olduğumuz gün İtalya’nın Cumhuriyet bayramıydı, yoğun kalabalık bundan ötürü müydü bilmiyorum, bugüne kadar 120’den fazla şehre gittik, hiçbir şehrin bu kadar yoğun turist kalabalığına rastlamadım.

Limana vardığımızda Piazza Plebıstıco meydanının akşam için dev bir konsere hazırlandığını gördük, limana yanaşmış dev yolcu gemileri şehrin sokaklarındaki kalabalığa önemli bir katkı yapmış diye düşündük ve bu bölgenin tamamını yürüyerek dolaştık.

(Bence bugüne kadar çektiğim en güzel fotoğraf, Napoli limanında deniz keyfi yapan-güneşlenen gençler ve çocuklar)

 

Napoli limanının alt tarafında kalan bölgenin (Santa Lucıa) şehrin en gösterişli yeri olduğunu gördük. Zaten Napoli’yi ziyaret eden herkesin mutlaka geleceği ve gezeceği bu bölge ziyaretçilerini fazlasıyla memnun edecektir.

Yukarıda bahsettiğim gibi, akşam yemeği için, Pizzeria D’Angeli’yi tercih ettik, (tavsiye olunur), otele döndük valizlerimi topladık, sabah otelin yanı başındaki otobüs durağından şoförden aldığımız bilet ile (ücret 5 euro) havalimanına vardık.

BU TATİLDEN NE ANLADIK;

Nurşen’in yıllardır görmek istediği Amalfi sahillerini görme şansı elde ettik, Sorrento’nun güzelliğine imrendik, Salerno’nun sakinliğinde dinlendik, Amalfi kıyı şeridinin hakkını verdik, o dar kıyı şeridinde seyahat ettiğimiz SITA SUD otobüslerinin şoförlerine şapka çıkardık (bakın bu cidden çok değişik bir deneyim), bu bölgenin sınırlı bir bütçe ile de gezilebileceğini gösterdik. Bazı noktalardan çektiğimiz karelere bakarken büyülendik. Hiçbir beklenti ile gitmediğimiz Napoli’yi ise bir ayrı sevdik, neredeyse lahmacun fiyatına çok ama çok lezzetli pizzalar yedik, terlediğimizde tükendiğimizde Aperol Spritz içip enerji yüklendik, şu ölümlü dünyada Positano’yu, Sorrento’yu Minori’yi, Maiori’yi, Cetara’yı Vietri Sul Mar’ı, Napoli’yi Capri adasını kısacası Amalfi kıyılarını da gördük “beee” dedik.

(Bu yazının son fotoğrafı Ravello’da Villa Rufolo’nun bahçesinde yer alan sonsuzluk terasından olsun)

GEZİ SONA ERİYOR; O dik yamaçlara nasıl inşa edildiğine şaşıracağınız, pastel tonda rengarenk oteller ve villalar, limon ağaçları, dallarında kavun büyüklüğünde limonlar, dar virajlı yollar, her biri ayrı yöne giden havalı sürat tekneleri, tepesi kesilip difrizden çıkartıldıktan sonra içerisine limon dondurması doldurulmuş limon sorbet kaşıklayan turistler, doğallığın kaybolmaması adına dokunulmamış hiç bozulmamış iş makinesi-dozer sokulmamış bir coğrafya.

Bizim için kendi adımıza  bir sürü daha anı, evet ölüp gittiğimizde bu anıların tamamı bizimle birlikte yok olup gidecek, ama eminim belki elli yıl sonra başka başka insanlara Amalfi sahilleri bu duyguların tamamını, aynısını hissettirecek. Neden biliyor musunuz?

Çünkü buralar hiç “Değişmeyecek”.

Gezi Tarihi; 29.05.2023 – 03.06.2023

Loading